‘Kural’lar da değişir!
Haziran ayında yapılacak milletvekili seçimlerinde, başörtülü hanımların milletvekili olup olamayacağı tartışması devam ediyor. Aslında tartışılan başörtülü hanımların milletvekili olup olmayacağı değil, milletvekili olarak kalıp kalamayacağı. Çünkü geçmişte, başörtülü olarak aday olup milletvekili seçildiği halde ‘milletvekili’ olarak görev yaptırılmayan bir ‘vekil’imiz vardı. Hatırlanacağı üzere Merve Kavakçı, İstanbul’dan aday olmuş ve gerekli oyu alarak vekil seçilmişti. Mazbatasını alan Kavakçı; TBMM’de ‘yemin’ etmek için Genel Kurul salonuna girdiğinde başta DSP’li vekiller olmak üzere ‘ilerici vekiller’in el çırparak ‘dışarı, dışarı’ tempolarıyla karşılaşmıştı. Neticede, seçildiği halde bir milletvekili sırf başı örtülü olduğu için yemim ettirilmemiş ve salondan çıkmak (2 Mayıs 1999) durumunda kalmıştı. Kaderin garip bir cilvesi, “Bu kadına haddini bildirin!” diyenlere daha sonra millet “sandık”ta hem haddini hem de hakkını bildirdi!
Şimdi ise “Başörtülü bir hanım milletvekili seçilirse ikinci bir Merve Kavakçı hadisesi olur mu?” konusu tartışılıyor. 2011 yılında böyle bir konunun tartışılması bile Türkiye için ‘ayıp’ olarak yeter. Ama kabahat biraz da bu konuların tartışılmasına sebep olanlarda. “Acaba?” diyerek, “haksız”lardan korkup, seçilebilecek yerlerden başörtülü aday göstermeyenler utansın! Sırf bu yanlışın sona ermesi için dahi olsa başörtülü vekil seçilmeli, seçilebilmelidir. Elbete, seçilip yemin ettikten sonra da; meselenin ‘koltuk ve makam sevgisi olmadığnı’ göstermek için “Alın, bu temsilcilik sizin olsun” dese de olur!
Bütün dünya “daha fazla hürriyet, daha fazla adalet” derken; yanlışta ısrar edip “tek parti” devrini hatırlatan ana muhalefet partisi ise “Başörtülü vekil asla!” demeyi sürdürüyor. Elbette başörtülü vekil meselesi CHP’nin meselesi değil. Yani CHP’nin itiraz etmesinin pratikte bir anlamı yok. Başka bir parti, seçilebilen bir yerden başörtülü aday gösterir ve bu kararın ardında durusa CHP’ye sadece ‘itiraz’ etmek düşer. Konu ile ilgili sorular üzere CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu şöyle demiş: “İnsanlar başörtülü olabilirler, engel yok ki zaten, geçmişte de vardı. MHP’den bir arkadaş başörtülüydü, İçtüzüğe uygun olarak geldi, Genel Kurul Salonuna girerken başını açtı, kimse de bir şey söylemedi. Yani dışarda herkesin giyimi kuşamı özgürdür, ona kimse müdahale edemez, ama ben de Meclis Genel Kurulu’na kravatsız giremem. Kadın milletvekilleri pantolonla giremez. Belli kuralı vardır. Devlet dediğin belli kurallar bütünüdür. Biz de o kurallara saygı duyacağız, uyacağız. Bir kişinin dışarda türban, başörtüsü takması, pantolon, manto giymesi çarşaf giymesi bizim ilgi alanımızın dışında. Ama devlet dediğimiz kurumun içinde olacaksa konulan kurallara hepimizin uyması gerekiyor.’’ (AA, 24 Mart 2011)
Bir defa “hanım milletvekilleri başörtüsü takamaz” diye bir kural yok. Velev ki böyle bir kural olsa, bu değiştirilemez ya da değiştirilmesi dahi teklif edilemez bir ‘kural’ mıdır? Düne kadar olmayan ama var gibi uygulanan böyle bir kural, bugünden sonra ‘yok’ addedilemez mi? Kanunları, anayasaları değiştiren Meclis, böyle bir ‘kural’ı değiştiremez mi? Gerçekte böyle bir kural yok, ama ‘var gibi’yse bile hemen değiştirilmeli.
Bakınız, geçen sene ‘başörtülü olarak üniversite imtihanlarına girilemez’ diye yanlış bir ‘kural’ vardı ve bu yıl o kural ‘yok’ oldu. Başta CHP olmak üzere hiç kimse de “Türkiye battı, irtica hortladı” demedi!
Demek ki yanlış ‘kural’lar zamanla değiştirilir. “Başörtülü vekil”e engel olan bir kural ve kanun yok, sadece bir ‘algı’ var ve bunu değiştirmek de ‘erkek vekil’lerin işi... İnşallah değişecek, ama temennimiz bu işin “bir sonraki seçim”e kalmaması...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.