Cevher İlhan

Cevher İlhan

Ne dense, tam tersi oluyor!

Ne dense, tam tersi oluyor!

İçte ve dışta iddia edilenlerin, söylenenlerin tam tersi oluyor.
Son dönemde Türkiye topraklarında ve denizlerinde konuşlandırılacak Bush döneminden kalma bir “Amerikan projesi” olan “Oynak Füze Savunma Sistemi”nin NATO paravanında makyajlanmasında bu garâbet yaşanmıştı…
Keza Pentagon belgelerinde açıkça “İran’a karşı Amerikan füzelerinin güçlendirilmesi” olarak tanımlanan “Füze Kalkanı kontrolü ve komutası kesinlikle bize verilmeli, düğme-buton Ankara’nın elinde olmalı; aksi takdirde böyle bir şeyin kabulü mümkün değil” demişti.
Ne var ki “Ankara’nın şartları”nın hiçbiri yerine getirilmeden, evvela Edoğan ağız değiştirdi; Obama’ya “Füze Kalkanı” Projesi ile ilgili Türkiye’nin hassasiyetini aktardıktan sonra, “Bunun NATO çerçevesinde olması halinde bu adımı atabileceğiz” dedi.
Ve Türkiye emr-i vakiye gelerek “Füze Kalkanı”nın Türkiye’de konuşlanmasına karar verildi. Türkiye İran’a karşı “cephe ülke”si ve “hedef” haline getirildi. Dahası, Cumhurbaşkanı Gül, “Karar arzu ettiğimiz çerçevede çıktı” diye “memnuniyetini” bildirdi!

RASMUSSEN, OECD VE NATO ÇARKLARI…
Aynı çarpıklık, Peygamberimize hakaret eden karikatürleri “fikir özgürlüğü” olarak görüp savunan Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreterliğine getiririlmesinde de dikkat çekti.
Ankara, Rasmussen’in öncelikle “özür dilemesi”, “Danimarka’da yayın yapan terör örgütü PKK’nın yayın organı Roj tv’nin yayınlarına son verilmesi” şartlarını koştu. Başbakan, bütün dünyanın önünde “Bunlar olmadan onayımız kesinlikle olmayacak, veto edeceğiz” açıklamasını yaptı.
Ancak yine Obama’nın “isteği”yle, bütün kararların “oybirliği”yle alındığı NATO’da Türkiye vetosunu kaldırıp, verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmeyen, hâlâ en ufak bir özür dilemeyen Rasmussen’e resmen oy verip seçtirdi. Bir defa daha kamuoyu önünde söylenenlerin aksi yapıldı.
AKP iktidarında, Fransa’nın NATO’nun askerî kanadına geri dönmesine onay veren Türkiye, Erdoğan’ın “one minute” çıkışından sonra yine kararların bütün üyelerin onayıyla alındığı ve Türkiye’nin tek Müslüman üye ülke olduğu OECD’ye İsrail’in alınmasına da “evet” dedi.
Ayrıca dokuz vatandaşın katledildiği, yüzlercesinin günlerce fizikî ve psikolojik işkenceye tabi tutulduğu, Gazze’ye insanî yardım götüren Mavi Marmara kanlı baskını sonrasında Ankara’nın Telaviv’e koştuğu “özür dilenmesi”, “tazminat ödenmesi” ve “uluslar arası komisyonun kabul edilmesi” şartları hâlâ yerine getirilmiş değil.
Keza Libya’ya yaptırım ve müdahale konusunda da Erdoğan, 28 Şubat’ta Almanya’da “NATO’nun Libya’da ne işi var; Türkiye olarak biz kesinlikle buna karşıyız” restini çekti. Üç hafta sonra 21 Mart’ta Suudî Arabistan’da, “NATO, Libya’nın Libyalıların olduğunu tescil için Libya’ya girmelidir” diye konuştu…

“NORMALLEŞEN IRAK”TA KATLİÂM!
Yine Obama’nın “talepleri” doğrultusunda Erdoğan’ın ardından Dışişleri Bakanı Davutoğlu da “Müdahalenin NATO şapkasında olması”nı söyledi. Türkiye’nin savaş gemileri-denizaltıları “Libya’yı bombalayıp sivilleri katlederek ‘kan akıtanlar”a tam destek için sevkedildikten sonra “müdahale tezkeresi” gizli oturumda apar-topar Meclis’ten geçirildi.
Başbakan, “Paris’in devreden çıktığı”ndan bahsetti; lâkin Paris’le birlikte Ankara da askerî müdahale için devreye girdi! Kısacası söylenenlerin tam tersi yapıldı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi