“Mevlid prömiyeri” maskaralığı…
AKP iktidarında garâbetler devam ediyor. Bunun son örneği, “mevlid prömiyeri!”
Bilindiği gibi geçen Ekim ayında evvela, Mardin’de hâlen ibâdet edilen içinde iki mescid ve bir türbenin de bulunduğu 700 yıllık tarihî Kasımiye Medresesi’nde defile düzenlendi.
Tam 540 yıl boyunca ilim ve irfan mektebi olan Kasımiye Medresesi Külliyesi ve mescit avlusu, kadın mankenlerin Hollanda’dan getirilen ışık ve dans gösterileri eşliğinde Kültür Bakanlığının onayı ve desteğiyle podyuma çevrildi.
“Mardin hoşgörüsü”ne sözde “sembol” olarak, haçtan siyonist yıldıza kadar “semboller”le süslenmiş gelinliğin giydirildiği mankenin sahneye çıkarıldığı, şarkılar, danslar ve görsel efektler eşliğinde 30’u kadın 45 mankenin değişik kostümlerle sahnelediği defile, başından beri AKP hükûmetinden destek gördü.
Mardin’deki 50’ye yakın sivil toplum kuruluşunun protestosuna ve halkın infiâline rağmen, yerel yöneticiler dinî mekânlara yapılan saygısızlığı savundu. Vali ve Kültür Müdürü, haftalar öncesinden, “üst düzeyde sıkı önlemlerin alınacağını” duyurdu. Her fırsatta konuşan Başbakan, hükûmet ve iktidar partisi sözcüleri bu kepazeliğe suskun kaldı…
Mardin Halk Eğitim Merkezine bağlı “Cemil İpekçi Atölyesi”nde hazırlanan defilenin açılışında yetkililerin destek ve himâyesine teşekkür eden Cemil İpekçi’nin, 700 yıllık kültürümüzün simgesi medrese ve ibâdethânede, “en büyük ibâdetlerden bir tanesi san’at ve sevgidir” sözleri ise bir başka garâbet idi…
FRENGÎ USÛLLE MEVLİD GARÂBETİ…
Bu ucûbeye “Kutlu Doğum Haftası”nda yine iktidardan tam destek gören bir yenisi eklendi. Cumhurbaşkanlığının desteği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Süleyman Çelebi’nin asırlardır okunan mevlid-i şerifi, “kantat formu”nda “senfonik bir eser olarak bestelendi.
Batı tipi sahne kıyafeti giyen ve yakalarına “Atatürk fotoğrafı”nı yapıştıran 452 kişilik orkestranın İstanbul Kongre Merkezinde koro halinde çalıp seslendirdiği “mevlid kantat”ın, formatı ve icra ediliş yöntemiyle “Kutlu Doğum”un ruh ve mânâsına aykırı olduğu ve dinî bakımdan hiçbir fonksiyonunun olmadığı bizzat hâfızlar ve mevlidhanlarca ifâde edildi.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürünün, “müzik ve sahne sanatlarıyla yeni dünya prömiyerini gerçekleştirmekle, Atatürk’ün göstermiş olduğu muasır medeniyetler seviyesine bir adım daha yaklaşıldığı” iddiasına karşı, İstanbul Hafızlar ve Mevlithanlar Derneği Başkanı Hafız Halil Akıncı’nın, “projenin mevlidle, mevlid icra usûlleriyle uzaktan yakından bir alâkası olmadığına, uslûp dışı ve tamamen bir gürültüden ibâret olduğuna” dikkat çekmesi, mukaddes değerlerin tahribi ve sulandırılması bakımından çarpıcı…
Frenkmeşrebâne bir hevesle bir İslâmî eserin “frengî formatlar”la icrası, Bediüzzaman’ın, “Bir kadına bir jandarma elbisesi giydirilmez, bir ihtiyar hocaya tango bir kadın libâsı gibi, körü körüne taklit dahi, çok defa maskaralık olur” hakikatine açık bir örnek olmakta. Mübârek Ayasofya Camiinde muazzam cemaat içinde, ecnebi şarkıları bağırıp çağırmaya benzeyip sakil kaçmakta… (Mektûbat, 312, 402)
AKP iktidarında garâbetler devam ediyor. Bunun son örneği, “mevlid prömiyeri!”
Bilindiği gibi geçen Ekim ayında evvela, Mardin’de hâlen ibâdet edilen içinde iki mescid ve bir türbenin de bulunduğu 700 yıllık tarihî Kasımiye Medresesi’nde defile düzenlendi.
Tam 540 yıl boyunca ilim ve irfan mektebi olan Kasımiye Medresesi Külliyesi ve mescit avlusu, kadın mankenlerin Hollanda’dan getirilen ışık ve dans gösterileri eşliğinde Kültür Bakanlığının onayı ve desteğiyle podyuma çevrildi.
“Mardin hoşgörüsü”ne sözde “sembol” olarak, haçtan siyonist yıldıza kadar “semboller”le süslenmiş gelinliğin giydirildiği mankenin sahneye çıkarıldığı, şarkılar, danslar ve görsel efektler eşliğinde 30’u kadın 45 mankenin değişik kostümlerle sahnelediği defile, başından beri AKP hükûmetinden destek gördü.
Mardin’deki 50’ye yakın sivil toplum kuruluşunun protestosuna ve halkın infiâline rağmen, yerel yöneticiler dinî mekânlara yapılan saygısızlığı savundu. Vali ve Kültür Müdürü, haftalar öncesinden, “üst düzeyde sıkı önlemlerin alınacağını” duyurdu. Her fırsatta konuşan Başbakan, hükûmet ve iktidar partisi sözcüleri bu kepazeliğe suskun kaldı…
Mardin Halk Eğitim Merkezine bağlı “Cemil İpekçi Atölyesi”nde hazırlanan defilenin açılışında yetkililerin destek ve himâyesine teşekkür eden Cemil İpekçi’nin, 700 yıllık kültürümüzün simgesi medrese ve ibâdethânede, “en büyük ibâdetlerden bir tanesi san’at ve sevgidir” sözleri ise bir başka garâbet idi…
FRENGÎ USÛLLE MEVLİD GARÂBETİ…
Bu ucûbeye “Kutlu Doğum Haftası”nda yine iktidardan tam destek gören bir yenisi eklendi. Cumhurbaşkanlığının desteği, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Süleyman Çelebi’nin asırlardır okunan mevlid-i şerifi, “kantat formu”nda “senfonik bir eser olarak bestelendi.
Batı tipi sahne kıyafeti giyen ve yakalarına “Atatürk fotoğrafı”nı yapıştıran 452 kişilik orkestranın İstanbul Kongre Merkezinde koro halinde çalıp seslendirdiği “mevlid kantat”ın, formatı ve icra ediliş yöntemiyle “Kutlu Doğum”un ruh ve mânâsına aykırı olduğu ve dinî bakımdan hiçbir fonksiyonunun olmadığı bizzat hâfızlar ve mevlidhanlarca ifâde edildi.
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürünün, “müzik ve sahne sanatlarıyla yeni dünya prömiyerini gerçekleştirmekle, Atatürk’ün göstermiş olduğu muasır medeniyetler seviyesine bir adım daha yaklaşıldığı” iddiasına karşı, İstanbul Hafızlar ve Mevlithanlar Derneği Başkanı Hafız Halil Akıncı’nın, “projenin mevlidle, mevlid icra usûlleriyle uzaktan yakından bir alâkası olmadığına, uslûp dışı ve tamamen bir gürültüden ibâret olduğuna” dikkat çekmesi, mukaddes değerlerin tahribi ve sulandırılması bakımından çarpıcı…
Frenkmeşrebâne bir hevesle bir İslâmî eserin “frengî formatlar”la icrası, Bediüzzaman’ın, “Bir kadına bir jandarma elbisesi giydirilmez, bir ihtiyar hocaya tango bir kadın libâsı gibi, körü körüne taklit dahi, çok defa maskaralık olur” hakikatine açık bir örnek olmakta. Mübârek Ayasofya Camiinde muazzam cemaat içinde, ecnebi şarkıları bağırıp çağırmaya benzeyip sakil kaçmakta… (Mektûbat, 312, 402)
“KUTLU DOĞUM” KIRILMASI…
Aslında “Kutlu Doğum Haftası” kırılması, ilk olarak 27 Nisan 2007 gece yarısı e-bildirisinde, “Kutlu Doğum Haftası”ndaki etkinliklerin eleştirilmesi ve “irticaî faaliyetler”e gerekçe gösterilmesi üzerine bir hafta öncesine -14 Nisan’a- alınmasıyla başladı.
Devletin din işleriyle yetkili anayasal kurumu Diyanet’in 1989’da aldığı bir kararla Peygamberimizin doğum tarihinin (12 Rebiülevvelin) Milâdî takvime denk gelen 20 Nisanı içine alan haftayı “Kutlu Doğum Haftası” olarak belirlemesine karşı, “28 Şubat’ın arkasındayız” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt’ın kaleme aldığı 27 Nisan e-muhtırasında “bunun 23 Nisan’a denk getirildiği”nin ikazı üzerine, değiştirilip 14 Nisan’a alındı.
Kısacası, AKP döneminde “değişim” ve “yenilik” adı altında dinî değerler dejenere ediliyor; hem de iktidarın destek ve himâyesiyle…
Aslında “Kutlu Doğum Haftası” kırılması, ilk olarak 27 Nisan 2007 gece yarısı e-bildirisinde, “Kutlu Doğum Haftası”ndaki etkinliklerin eleştirilmesi ve “irticaî faaliyetler”e gerekçe gösterilmesi üzerine bir hafta öncesine -14 Nisan’a- alınmasıyla başladı.
Devletin din işleriyle yetkili anayasal kurumu Diyanet’in 1989’da aldığı bir kararla Peygamberimizin doğum tarihinin (12 Rebiülevvelin) Milâdî takvime denk gelen 20 Nisanı içine alan haftayı “Kutlu Doğum Haftası” olarak belirlemesine karşı, “28 Şubat’ın arkasındayız” diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt’ın kaleme aldığı 27 Nisan e-muhtırasında “bunun 23 Nisan’a denk getirildiği”nin ikazı üzerine, değiştirilip 14 Nisan’a alındı.
Kısacası, AKP döneminde “değişim” ve “yenilik” adı altında dinî değerler dejenere ediliyor; hem de iktidarın destek ve himâyesiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.