Başkanlık siyasi istikrarın adresidir
Başbakan'ın İngiltere'de telaffuz etmesiyle başkanlık sistemi tartışmaları tekrar gündemimize girdi.
Cumhurbaşkanı da Endenozya'da bu tartışmaları yerinde bulduğunu ancak sisteme sıcak bakmadığını söyleyerek konunun gündemde kalmasını destekledi.
Türkiye, cumhurbaşkanını halkın seçmesini kabul ettiği günden bu yana aslında yarı başkanlık sistemine yakın ara bir yerde duruyor. Aslında cumhurbaşkanına biraz daha yetki verilse sistem sadece senato eksiğiyle yarı başkanlık sistemine geçmiş olacak.
Sayın Cumhurbaşkanı bu geçişi onaylamıyor olmalı ki yetkilerinin fazla olduğunu ve sınırlandırılması gerektiğini de açıklama ihtiyacı hissetti.
Yarı başkanlık sistemi cumhurbaşkanının yürütmede başbakandan daha etkin olduğu ve yetkilerinin parlamento aleyhine genişletildiği bir sistemdir.
Benim şahsi kanaatim yarı başkanlık sisteminin siyasi istikrarı sağlamada yetersiz olduğu yönündedir.
Türkiye'nin başlattığı kalkınmayı tamamlayabilmesi için siyasi istikrara ihtiyacı vardır.
Yarı başkanlık sisteminde siyasi istikrar garantisi yoktur.
Oysa başkanlık sistemi siyasi istikrarı garantileyen bir sistemdir. Sert kuvvetler ayrılığı ilkesi hâkimdir. Yasama kendi işine, yargı kendi işine, yürütme de anayasal çerçevede kendi işine bakar.
Başkan 4 ya da 5 yıllığına seçilir ve meclise karşı sorumlu olmaksızın süresini vaatlerini yerine getirme istikametinde çalışmalarla doldurur ve ülkeye katkı sağlar. Sağlayamazsa zaten ikinci seçimde halk başkasını seçer.
Başkanlık sistemiyle koalisyon kapısı tamamen kapanır.
Başkanlık süresi iki dönemle sınırlı olacağı için diktatörlüğe dönüşme ihtimali çok zayıftır. Hele de ABD'de olduğu gibi yüksek düzeyli atamaların ve anlaşmaların Senato onayına tâbi olması, veto hakkına karşı Kongre'nin üçte ikilik çoğunlukla alacağı kararlarla başkanın vetosunu aşması gibi düzenlemeler başkanlık sisteminin diktatörlüğe dönüşmesini engeller ve erkler arasındaki dengeyi sağlar.
Birileri başbakanın seçilmesinden korkarak başkanlık sistemine muhalefet ediyor. Oysa başbakan seçilse seçilse iki dönem seçilir. Halbuki parlamenter sistemde siyasetçiler ölmeden milletin yakasından düşmüyorlar. İşte Demirel örneği 50 yıldır yakamızdan düşüyor mu? Başkanlık sistemi olsaydı en fazla 10 yıl görev yapardı sonra yenileri gelirdi.
Tabii başkanlık sisteminin ne olduğunu tam olarak bilmeyenler bugünkü şartlarla başkanlık sistemine geçeceğimizi düşünerek endişeye kapılıyorlar.
Bu noktada haklılar. Bu Siyasi Partiler Kanunu'yla ve bu Seçim Kanunu'yla başkanlık sistemine geçilirse, sistemin sert kuvvetler ayrılığını gerçekleştirmesi mümkün olmaz.
Sistemin en başarılı örneği Amerika başkanlık sistemidir.
ABD'de 152 siyasi parti bulunmasına rağmen başkanlık yarışının sadece iki parti arasında geçmesinin ve yasamanın bağımsız çalışabilmesinin temelinde seçim sistemi yatmaktadır.
Seçim sistemindeki dar bölge, ön seçim ve basit çoğunluk sistemi seçmeni ister istemez iki büyük partiye yönlendiriyor. Bu hem siyasi istikrarı sağlıyor hem de Kongre(parlamento) çalışmalarına istikrar getiriyor.
Mesela Türkiye'de dar bölge basit çoğunluk sistemi uygulansa AK Parti ve CHP'nin öne çıktığı diğer partilerin birkaç üye ile temsil edildiği bir meclis ortaya çıkar. Bu sonuç temsilde adalet tartışmasını gündeme getirebilir ama Türkiye milletvekilliliği gibi yöntemlerle bu tartışma da en aza indirilebilir.
Koalisyonlardan çok çekmiş bir ülkenin vatandaşları olarak bilmemizde fayda vardır ki, siyasi istikrardan ülkede yaşayan herkes istifade eder, istikrarsızlık ise herkese zarar verir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.