“Fransız kalma”yın!
Başbakan’ın bizim de sık sık kullandığımız ‘Fransız kalmak’ deyimini Fransız parlamenterlere karşı kullanması, one minute kadar olmasa da gündeme damgasını vurmaya yetti. One minute, bir önceki seçimleri domine etmişti. Bakalım ‘Fransız kalmak’ deyiminin bu seçimlere etkisi nasıl olacak?
İç politikaya tesiri veyahut diplomatik dile uygunluğu tartışmaları bir yana… Bana sorarsanız, Başbakan bu dili kullanmakta haksız sayılmaz. Az bile. Sanki kendileri peçe üzerinden İslam’a ve Müslümanlara savaş açmamışlar… Libya’ya karşı savaş naraları atarken, Haçlı ruhunu hortlatmamışlar gibi… Azınlıklar üzerinden Türkiye’yi vurmaya kalkıyorlar. Kendi gözündeki merteği görmüyor, başkasının gözündeki çöpü mesele yapıyor.
İllâ bir gâvûrluk yapacaklar idiyse, Nedim Şener dese, Ahmet Şık dese, daha şık ve tutarlı olurdu. Azınlıklar üzerinden Türkiye düşmanlığı yapmak, biraz kel alaka kaçmadı mı?
Bu münasebetsizliğe karşı Başbakan’ın dili alışık olmadıkları için yadırganmış olabilir. Yine de Fransızlar bunu ‘kalın kafalılık’ gibi algılayıp alınganlık yapmasınlar. Bu deyimin kalın kafalılığa karşılık gelen anlamı yok değildir gerçi. Ancak, Fransız kalmak deyiminin asıl anlattığı şey; bir meseleye yabancılaşmaktır. Ya da bigâne kalmak…
Bir Fransız’ın biz Türklerin meselelerine kayıtsız kalmasını veya art niyet sergilemesini anlayabiliyorum ben. Sizin meselelerinize Fransız kalmasından daha tabi ne olabilir! Doğrusu onların bunları domuzluğuna gündeme getirmesinde bile şaşılacak bir şey yok.
Türkiye’nin meselelerine Fransız kalan Türkleri az mı gördük biz! “Bu sene de kurban bayrama denk geldi!” diye manşet atan gazetelere mi rastlamadık… “Türban fahişe kıyafeti” diyerek, başı örtülüleri aşağılayan siyasetçilere mi denk gelmedik… Peygamberin çok eşliliğinin altında başka manalar arayan ne idüğü belirsiz soysuzları mı görmedik…
Ey milletim! Hafızayı beşer nisyan ile malûldür; camiler ahır yapıldı, unuttun mu!
Darbelere alkış tutan, darbecilere kılavuzluk yapan sözde demokratlar mı çıkmadı içimizden… Yasağı ve yasakçılığı savunan hukukçular mı… Anayasayı iğfal eden anayasacılar mı görülmedi… Bu millet neler gördü neler!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban yasağını mazur gördü diye zil takıp oynamadılar mı? Azınlıklara teslim ettikleri ‘hak’ları Müslüman çoğunluğa tanımaktan imtina etmediler mi yıllar yılı?
Cumhuriyet’e sahip çıkmak adına, geçmişlerine tukaka demediler mi? Avrupa mukallitliği yüzünden, kendi öz değerlerinden yüz çevirip kendi halklarını küçümsemediler mi? Güya halkçıydılar, halkı; karnını kaşıyan adam diye aşağılamadılar mı? En az Fransız gâvuru kadar halkın değerlerine Fransız kalmadılar mı?
Fransız Parlamenterin Türkiye’ye Fransız kalması hiç batmadı; içimizdeki Müslüman müsveddelerinin Fransız kalması batıyor ama. Benim hazmedemediğim budur.
Başbakan bir ayar da bunlara verse, ne iyi olacak!