Bana Ne Vaat ediyorsunuz Ey adaylar?
Evet, geçen yazımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Bu sefer ne oldu biliyor musunuz?
“Beterin de beteri var” denildiği gibi, geçmişteki yanlışlara rahmet okutan bir durumla karşı karşıya kalındı. İnsanlar, idarecilerin gözüne girmek ve devletten bir pay kopararak dünyalık mal, makam, şan, şöhret ve itibar elde edebilmek için, İslam kanunlarını öğrenmeyi bırakarak, hatta ona yerli yersiz hakaretler ederek batılı ecnebilerin hukukunu öğrenmeye koyuldular.
Kısa zamanda muratlarına da erdiler. Çünkü artık istikbal İslami hukuku ile ilgili ilimlerde değil, batı hukuk ve yönetimi ile ilgili ilimlerde idi.
Daha da garipsenecek ve acınacak, bizim için ders ve ibret alınacak bir şey oldu: Koca koca sarıklı, sakallı bir çok alim, fakih ve mollalar, sarıklarını çözdüler, sakallarını kestiler ve İslam aksini söylediği halde onlar, batı menşeli bu kanunların uygulanabileceğine fetva verdiler. Allah'ın kanunlarına ters düşen ve onu küçümseyen, aşağılayan kanunları seve seve uyguladılar...
Üstelik kalktılar, müslüman halka, yaptıklarının “Kur'an ve Sünnete uygun bir İslamî davranış” olduğunu söylediler... "Laik devleti şeriat tehlikesinden korumak için" görev aldılar ve üstün bir gayretle çaba sarf ederek vazifelerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştılar.
İşte bu yakın tarihimizdeki "Bel'amlaşma"nın macerasıdır...
Geçmişte: "İdarecilerle düşüp kalkanların kalbi ölür" diyenleri haklı çıkaran tipik bir süreçtir.
Bunlar şimdilik dile getirebileceklerimizin bir kısmıdır. Bakalım bir gün arşivler tam olarak açılırsa daha ne sürprizlerle karşılaşacağız?
Bu sürecin ortaya çıkardığı en acı gerçek ve elbette ki en kötü ve en tehlikeli sonuç; halk ile alimlerin arasının açılmasıdır. Daha doğrusu, resmi ülema ile halkın arasının açılması...
Bu da başka bir acı gerçeğin başlangıç ifadesidir; ülemanın kendi arasında bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı, birbirleriyle mücadele eder duruma düşmüşlüğü durumu...
Bir başka ifadeyle, İslam'ı ortadan kaldırmak isteyenlerin istediği de zaten bu değil miydi?
Şimdi bir seçim oluyor.
İyi de ben kimi niçin seçiyorum?
Burada “ameller niyetlere göredir” hadisinin devreye girdiğini görebiliriz.
Bu seçim beni asıl davama bir adım daha yaklaştıracaksa, çok çok önemlidir.
Değilse, bana ne!
Bunun cevabı sizdedir ey adaylar!
Madem benden oy almaya geldiniz, öyleyse karşımda oturun ve konuşun;
Bana ne vaat ediyorsunuz?
Benim derdime merhem var mı sizde?