Darbe ve Siyasetçiler
Siyasetin itibarını korumak siyasetçinin görevidir.Her meslek içi bu böyledir.Bir mesleğin itibarı önce o mesleği icra edenler tarafından korunur. Asker askerliğin, hukukçu yargının, siyasetçi siyaset kurumunun itibarını korumazsa kimse koruyamaz.
Bir zamanlar darbelerle yönetilen Yunanistan’da 35 yıldır darbenin adı yok. çünkü Yunan siyasetçisi sağıyla, soluyla –darbecilerle-işbirliği yapmayı ret etmiş,yurt dışına çıkarak muhalefetini yürütmüş, sonunda Meclisin de, ülkenin de itibarını kurtarmıştır.
Bizde ise durum tam tersidir.
Darbecilerden çok darbe şakşakçısı var.
Kenarda, köşede kışkırtıcılık yapıp, cuntalardan ulufe bekleyen politikacı artıkları var.
Böyle olunca da Türk demokrasisi, darbelerden, cuntalardan,ayak oyunlarından kurtulamıyor.
Bunun son örneği AKP’ya açılan kapatma davasıdır.
Adı yargı, hukuk veya başka bir şey de olsa bu bir darbedir.Daha yumuşak, daha hazmedilebilir, daha ince hazırlanmış bir darbe.Türkiye dünyaya açıldıkça darbeciler de metot değiştirmek zorunda kalıyor. 21.Yüzyılda tankları, topları meydana döküp darbe yapmak çok kaba kaçacağı için, yeni müdahale biçimleri deneniyor.
AKP’ye açılan dava bir darbe olduğuna göre,aynı alanda at koşturan tüm siyasetçilerin buna tepki göstermesi de bir görevdir. Bunun aması, maması olmaz. Demokrasi istiyor, bu ülkede adam gibi yaşamak istiyorsak kem küm etmeden darbelere karşı çıkacak, sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Geçen hafta Demokrasi münafıkları başlıklı bir yazımda da buna dikkat çekmiş, kapatma davasında –ama’cılık- yapmanın darbecilere yarayacağına işaret etmiş, Ahmet Selim’in “Geçen akşam bir TV kanalında Muhsin Yazıcıoğlu "AK Parti'nin kapatılması için kanuni sebepler var mı derseniz? Evet, var!" deyiverdi.” Şeklindeki satırlarından hareketle Yazıcıoğlu’nu eleştirmiştim.
O yazım üzerine BBP genel başkan yardımcısı Mustafa Destici arayarak bunun kesinlikle AKP kapanmayı hak etti anlamına gelmediğini, Yazıcıoğlu’nun böyle bir şey kastetmediğini, söz konusu programda,sadece mevcut kanunların kapatmaya cevaz verdiğini,Yani AKP’ye dönük bir değerlendirme yapmaktan ziyade, mevcut yasaların kapatmayı kolaylaştıran yönüne dikkat çektiğini belirtti.Esas olan beyandır. Bu açıklamadan sonra sn Yazıcıoğlu için –ama’cı- diyebilmek, böyle bir değerlendirmede ısrar etmek mümkün değil. Fikir namusu bu açıklamayı yine bu köşede yapmamı gerektirdiği için bunu burada ifade etmeyi bir borç biliyorum.
Zaten siyasetçinin birinci görevi siyaset yaptığı alanı korumaktır. O alan kaybedildikten sonra ne siyaset kurumu, ne siyasetçi kalır.Darbelere, muhtıralara destek veren varlık sebebini kaybeder.Bugün yanı başımızdaki Yunanistan kadar olamamışsak bunun en önemli sebebi Türk siyasetçisinin darbeler karşısındaki tutumudur.Siyasetçiler tutum değiştirmedikleri müddetçe bu devran devam edecektir.