Komplo değil yanılgı
KOMPLO teorisyenlerine göre Yüksek Seçim Kurulu Kürtlerin Meclis’te temsilini engellemek için adayları iptal etmişti!.. Hayır öyle değildi, iktidara karşı komplo kurmuştu. Zaten AKP fazla oy almasın diye yurtdışındaki vatandaşlarımızın oy kullanmasını da engellememiş miydi?!.
Hatta TV’de “YSK’da da reform yapmak gerekiyor, anlaşıldı” diye konuşan meslektaşlarımız bile vardı!
Kararın hukuki sebeplerinin olabileceği, hukuki hata yapılmış olabileceği gibi faktörler hiç düşünülmeden hemen komplo damgası vurulmuştu.
Hiçbir ön bilgiye dayanmayan, araştırmaya da ihtiyaç duymadan her olayı siyasi komplo diye damgalayan düşünce tarzı; sağcı, solcu fark etmiyor.
Zihindeki şablonlar
YSK’nın BDP’ye veya AKP’ye komplo kurduğu yolundaki heyecanlı teoriler de hiçbir hukuki ön bilgiye hatta tecessüse bile dayanmıyordu.
Sadece zihinde bir “şablon” vardı; ya BDP’ye ya AKP’ye tuzaklar kuran bir gizli güç şablonu... Zihin içindeki bu soyut şablon hemen YSK kararına da yapıştırılıyordu.
Tıpkı Kemalistlerin kavrayamadıkları her olaya zihinlerindeki ‘irtica’ şablonunu yapıştırmaları gibi... Bu ‘şablon’u görmek için Yakup Kadri’nin romanlarıyla 28 Şubat bildirilerine ve yazılarına göz atılabilir.
Hangi kesime ait olursa olsun, komplocu düşüncenin zihinsel bir felaket olmasının sebebi, tecessüsü, araştırmayı, farklı bakış açılarını yok etmesidir, önyargıları pekiştirmesidir.
Yargıdan farklı kararlar?
Efendim, Diyarbakır’da Ağır Ceza Mahkemeleri niye Leyla Zana ve arkadaşlarına “memnu hakların iadesi belgesini almanız gerekmez” demişti?.. Madem öyleydi, niye YSK “bu belge gerekir, belgeniz olmadığı için adaylığınızı iptal ediyorum” diye karar vermişti?..
Aralarında telefonlaşarak veya gizli bir otoritenin emriyle böyle yaptıklarını düşünmek, korkunç derecede yanlış bir önyargıdır.
Biraz ‘adliye’ tecrübesi olanlar bunun imkânsızlığını bilir.
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi öyle cevap vermişti, çünkü yeni TCK’nın 53. maddesine göre, TCK’da yazılı suçlardan mahkûmiyetini tamamlayanların bu belgeyi alması gerekmez, memnu haklar otomatikman döner...
Peki, YSK niye bu belgeyi istedi? Çünkü YSK, Adli Sicil Kanunu’na bakar ve buna göre,
TCK dışındaki cezai yasalardan mesela Terörle Mücadele Yasası’ndan mahkûmiyeti olanların hak memnuiyetleri (yasakları) yeni bir mahkeme kararıyla kalkar. (Madde 13 / a)
YSK incelemelerinde adli sicili esas aldığı için bu belgenin bulunmamasını adaylığın iptal sebebi saymıştı...
Sorun çözülüyor
Ben çok sadeleştirerek anlatıyorum... Yargı da Kafka’nın romanlarındaki kadar karmaşık bir bürokrasidir. Kanunlar çeşitlidir, değişik içtihatlar vardır. Bir birimdeki bilginin öteki birime aktarılması ‘otomatik’ değildir, sistem yeterince bilgisayarlaşmamıştır...
Buna bir örnek: Sebahat Tuncel’in kesinleşen mahkûmiyeti yargı tarafından TBMM’ye bildirilseydi, milletvekilliği otomatikman düşecekti! Bu bilgi iletimi yapılmadığı için Tuncel’in vekilliği devam etti...
Yargı BDP yanlısı mıdır?!
YSK’nın bilinen adaylıkları iptal kararında bu gibi sebeplerin dışında özensizlik olduğunu da düşünüyorum. Ama işte hukuk işliyor, “memnu hakların iadesi” belgesini alanlar aday olacak.
Sorun çözülüyor. Komplo teorileri bir kere daha iflas ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.