Faruk Çakır

Faruk Çakır

Lütfen edep!

Lütfen edep!

Ecdadımız, gördüğü yanlışlara karşı insanları ikaz etmek için “Edep Ya Hu!” demiş, bu tesbiti “tablo” olarak işlemiş ve görülebilir yerlere asmıştır.
“Edeb”e bugün, her zamankinden daha fazla muhtacız. Çünkü çağın getirdiği problemler dolayısıyla büyük ile küçük, iyi ile kötü fark edilmezken, “terbiye” başka diyarlara göçmüş gibi görünüyor.
Birkaç gün önce İstanbul’da yaşanan bir hadise, dolaylı olsa da “edep” tartışmasını gündemimize taşıdı. Haberler doğru ise, Taksim’den hareket eden bir İETT otobüsüne binen biri kız, biri erkek iki ‘arkadaş’ şoförün ikazıyla karşılaşmış. Farklı gazetelerde farklı şekillerde yer alan haberlerden anlaşıldığına göre işin içinde bir “edep’ tartışması var. Bir gazetede “Kol kola oturan iki genç otobüsten inmeye zorlandı, atıldı” (Hürriyet, 19 Nisan 2011) şeklinde yer alan haberin aslını bilemiyoruz; ama “kol kola oturan”ların otobüslerden, metrobüslerden ve trenlerden indirilmediğinin şahidi sayılırız.
Bununla birlikte, sözkonusu olan hadisede gençlerin “nasıl oturduğunu” da tam olarak bilemiyoruz. Ancak şunu biliyoruz: Gerek otobüslerde ve gerekse “kamuya açık alanlar”da, parklarda ya da sokaklarda “edeb”e uygun olmayan şekilde davranan binlerce insan var! Taksim-Sarıyer seferini yapan otobüste yaşananlar, bu konuyu tartışmamıza vesile olsun. Önemli ve sarsıcı olan bir konu da, “edeb”e aykırı davrananlar arasında maalesef “dini bütün” görüntülü insanlar ve gençler de var!
Mesele sadece bahsedilen İETT otobüsünde nelerin yaşandığı değil. “Edeb”e aykırı davranışlara müdahale işinin şoförün görevi olup olmadığını da tartışmıyoruz. Asıl mesele “edeb”e aykırı davranışların çoktan barajı aştığı gerçeğidir.
Bu konu cidden önemlidir, çünkü hepimizi yaralıyor, üzüyor ve endişelendiriyor. Yanlış anlaşılmasın, “Şunlar şöyle, bunlar böyle yapıyor” diye sadece “başkaları”nı itham etmiyoruz. Edep dışı davranışlar, en yakınımıza hatta kapılarımıza kadar dayanmış durumda. Bu bakımdan, tehlikenin farkına varmalı ve mutlak sûrette çare arayışına girmeliyiz.
“Sâfî zihinler”i karıştırmış olmayalım, ama otobüs veya “kamusal alan”da öyle terbiye dışı davranışlar sergileniyor ki “Adam sen de, aldırma geç” diyemeyiz. Uygun lisan ile başta gençler olmak üzere bütün insanların ikaz edilmesi lâzım.
Keşke, bu davranışların yanlış olduğunu uygun lisan ile anlatan filmler, diziler, programlar hazırlanabilse. Keşke, “aydın”larımız biraz da bu konuda fikir beyan etse. Keşke, Diyanet İşleri Başkanlığımız bu konularda da “hutbe”ler hazırlasa. Keşke, “aileden sorumlu bakan”larımız ve Türkiye’yi “idare” eden yöneticilerimiz biraz da bu konulara eğilse.
Keşke, gazetelerimiz, dergilerimiz, TV’lerimiz ve “sanal âlem”de yayın yapanlar topluma ve bütün insanlara “edeb”i hatırlatan mesajlar verse. Keşke, “İki genci otobüsten attılar” diye kolay yoldan “magazin” yayını yapmak yerine, “Acaba?” diye düşünseler ve “İşin içinde ‘terbiye dışı’ bir hâl var mı?” diye merak etseler. Keşke, “medenî olma”yı “edepsizlik”le eş tutmasalar...
Ah, keşke...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi