M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Camiye Şeyh İsmi Verilemez... Okula Sabataycı İsmi Verilebilir...

Camiye Şeyh İsmi Verilemez... Okula Sabataycı İsmi Verilebilir...

BAZI büyük gazeteler, sanki önemli bir habermiş gibi, yeni yapılan bir camiye merhum Mehmed Zahid Kotku’nun isminin verilmesini, tedirgin ve öfkeli bir şekilde tenkit ediyorlar.

Mehmed Zahid Kotku kimdir? O, bir diyanet mensubu idi. İstanbul Fatih İskender Paşa Camii imamı ve hatibiydi. Kendileri Nakşî şeyhi idi. Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin hazretlerinin silsilesinin son halkasıydı.

İlim, irfan, fazilet, ahlâk, yüksek karakter sahibi bir maneviyat büyüğü idi. Dünya işlerine, paraya, maddeye karışmazdı. İşi gücü, vazifesi insanları irşad etmek, aydınlatmak, ebedî saadete kavuşturmak için çalışmaktı. Bu memlekete, bu halka, bu devlete büyük hizmetler etmiştir.

Merhum Zâhid Efendi Hazretleri ücretini mahlukattan (yaratıklardan) değil, Haliq’tan bekleyen ve isteyen ihlaslı bir zattı.

Kimsenin kalbini kırmaz, herkese güleryüz gösterir, insanları doğru yola çağırırdı.

Onun gerçek müridleri (maalesef menfaat veya nefsaniyet için gelenler de vardı) ondan hep faydalanmışlardır.

1970’li yılların sonlarına doğruydu. Ziyaretine gitmiştim. Tekrar geldiğimde, elini öptürmek ve nasihat aldırmak için yanımda birkaç liseli genç getireceğimi arz etmiştim ve “Efendim bunlar henüz doğru dürüst sabah namazına kalkamıyor. Kendilerine tarikat dersi verilirse bu vazifeyi yerine getiremezler...” demiştim. Hazret şöyle demişti:

“Müridi çok olan şeyhin düşmanı da çok olur. Birtakım kimseler dünyevî menfaatler elde etmek için bize geliyor. O menfaatleri sağlayamadığımız için de düşman oluyorlar...”

Birtakım çağdaş, laikçi (laik değil) medyacılar böyle mübarek ve nuranî bir zattan niçin rahatsız oluyorlar, onun isminin bir camiye verilmesinden niçin hoşnut kalmıyorlar?

Bu memlekette birtakım Sabataycıların isimleri devlete ait kurumlara verilmiyor mu?

Kasımpaşa’da ana caddede bir Ahmet Emin Yalman okulu vardır. Kimdir bu zat? Selanikli bir Avdetidir. Sultan Vahdettin’in yaka silktiği, Atatürk’ün gazetecilik yapmasını yasakladığı, Menderes’in “Allah, Yalman’ın dostluğundan da düşmanlığından da korusun...” dediği bir kimsedir. Onun ismi bir okula verilince ses çıkartmıyorlar, beride mübarek bir zatm ismi bir camiye verilince kızıp köpürüyorlar. Olur mu böyle eşitsizlik?

ülkemizde binlerce, hattâ onbinlerce okula, sokağa, caddeye, resmî kuruma, mahalleye, semte Sabataycı meşhurların, Masonların isimleri verilmiştir. Müslüman bir memlekette asıl garabet ve terslik bu değil midir?

Mehmed Zahid Efendi Nakşî imiş... Vatandaşın biri Mason olabiliyor da, ötekisi niçin Nakşî olamasın? Cevapları: Nakşîlik yasaktır?

Tarikat olarak yasaktır ama tasavvuf olarak, maneviyat ve ahlâk sistemi olarak yasak değildir. Bu ülkede bugün elhamdülillah milyonlarca Nakşî vardır. Kıyamet kopuncaya, dünya batıncaya kadar da olacaktır.

Başka bir itirazları: Atatürk Nakşîliği yasak etmiş... Cevap: Atatürk masonluğu da yasaklattırmıştı, locaları kapattırmış idi. Siz gerçekten samimî Kemalist iseniz, Atatürk’ün Masonluğu Yasaklatma Devriminin kaldırılmasına üzülmeniz gerekmez mi?

Benim elimden gelse, yeni yapılan camilere tasavvuf büyüklerinin isimlerini veririm.

Şah Muhammed Bahaüddin Nakşibend.

Seyyid Ahmed er-Rufaî.

Şeyh Hasan Şazelî.

Şeyh Nureddin Cerrahî.

Şeyh Hüsameddin Uşşakî.

İmamı Rabbani.

Vs..vs..

Bunların mihraplarına da bu pirlerin tarikatlarına mensup imamlar geçiririm.

Kısa İbretlik Haberler

STADYUM 25 bin kişilik... 300 bin vatandaş internet sitesinden bilet almak istemiş, site çökmüş... Buna da şükür. Ya stadyum çökseydi...

Kandilli rasathanesi yaklaşan deprem hakkında ilgilileri ve halkı uyarmış. Bazıları, böyle karamsar uyarılar halkın moralini bozuyor diye kızıyor. Bırakın rahat ölsünler...

Atatürk tren yolculuğu yapıyormuş, Kraldan daha kralcı bir mebus (milletvekili) Cumhurbaşkanının maiyetindeki bir subayı, namaz kılıyor diye gammazlamış. Atatürk kızmış, mebusu ilk istasyonda trenden indirtmiş. Yıl 2008, birtakım dindarlar bu hadiseyi yazarak Atatürkçüleri mat etmeye çalışıyor.

çanakkale ilçelerinden birinde, kaymakamın lise öğrencisi kızı beden eğitimi öğretmenini tokatlamış. Tokat yiyen öğretmen yakalanıp nezarethaneye atılmış. Ahali emniyet müdürlüğünün etrafında toplanmış, mağdur öğretmen gece yarısına doğru tutuksuz yargılanmak üzere bırakılmış. öğrencisinden tokat yediği için mi içeriye almışlar?

Et makinesinin giriş tarafından eşek, at, domuz, yaban domuzu eti ve yağı koyuyorlar; alt tarafından halis dana etinden sucuklar, salamlar, sosisler, kıymalar çıkıyormuş... Doğrusu ilimde, teknikte, bilhassa gıda sanayiinde harikalara imza atıyoruz.

Sekiz yaşındaki kız çocuklarının göğüsleri gelişiyor, hayız görmeye başlıyorlarmış. Terakki var terakki var...

İstanbul’da bir üniversite hastanesindeki ilmî ve meslekî toplantıya katılan iki başörtülü doktor hanım, dekanlığın emriyle salondan atılmış. 1919 ile 1922 arasındaki mütareke devrinde şehrimiz düşman orduları tarafından işgal edilmişti. Onlar bile bu kadar ileri gitmemişlerdi. çok ilerledik çok ilerledik...

Kalın bağırsakları kazurat, mesanesi idrar, gırtlağı balgam ile dolu biri hasmına “Pislik herif, sidikli, balgamlı!..” diye bağırmış...

Bilmece bulmaca: Yaş ilerlemiş, partisinin iktidar olması mümkün değil. Müzmin muhalefet... Başbakan olamayacak, kırmızı halılar üzerinde gurur, kibir ve kasılma ile yürüyemeyecek... öyleyse batsın bu dünya!.. Yerin dibine geçsin bu iktidar!.. Kimdir bu adam?

Dün: Hazret-i ömer, belinde kemer, Hû deyip döner, er meydanında... Hazret-i ömer devlet işini görürken devletin kandilini yakar, kendi işini görürken kendi mumunu yakardı... Ah Hazret-i ömer... Bugün: Müslüman güçlü olmalıdır... Gelsin rüşvetler... Gelsin komisyonlar... Gelsin alavere dalavere haram kazançlar... Gelsin ihalelere fesat karıştırmalar... Hazret-i ömer sağ olsaydı bunları kırbaçla terbiye ederdi.

Kötü İdare Edilen ülke

Artık, günde 24 saat çalışan kameralarla resimleri de çekiliyor. Neyin çekiliyor? Yeşil ışık yandığında karşıdan karşıya geçen birtakım vatandaşların, çocukların, yaşlıların gaddar ve canavar şoförler tarafından nasıl vahşice ezilerek öldürüldüğünün.

Bir memlekette böyle trafik cinayetleri işleniyorsa, kesin şekilde bilelim ki, o memleket iyi idare edilmemektedir.

Bugünkü iktidarı, zabıtayı suçlamıyorum... Bu ülkede uzun yıllardan beri iyi bir eğitim sistemi yok. Yeni nesilleri iyi yetiştiremedik.

Almanya’da beş sene yaşadım. Az bir müddet değil... Binlerce defa, yolların yaya geçidine mahsus beyaz çizgili kısımlarına ayak bastığım zaman trafiğin zınk diye durduğunu biliyorum. çünkü o ülke iyi idare ediliyordu, çünkü o ülkenin okulları gençliğe ahlâk ve karakter terbiyesi veriyordu.

Karının biri, dar bir sokaktaki apartman dairesinin penceresinden gece vakti başını çıkartıyor, bir sağa, bir sola bakıyor, kimse yoksa çöp poşetini sokağa atıyor. Böyle yapılan bir ülkede iyi bir idare, iyi bir eğitim, iyi bir belediye yoktur. Singapur’da bunu kimse yapamaz. Cezası en az bin dolardır. Hapse girmek ihtimali de büyüktür.

Liseli bir kız, sevdiği erkek öğrenciyi bıçaklamış...

Bir devlet veya hükümet büyüğü geçecek diye caddeler, meydanlar trafiğe kapatılmış; halk eziyet ve sıkıntı içinde...

Zırt vırt sular, elektrikler kesiliyor...

1800 kişilik vapura 3-4 bin yolcu alınmış...

Sokağa bir çukur kazılmış, yanıp sönen ikaz ışıkları ve gerekli işaretler konulmadan geceleyin öyle bırakılmış, bir otomobil çukura düşmüş, şoför ölmüş veya yaralanmış...

İşte bütün bunlar ve bunlara benzeyen aksaklıklar, ihmaller, pasaklılıklar bu ülkenin iyi idare edilmediğinin göstergeleridir.

Bütün vatandaşlara sesleniyorum:

Siz siz olun ve yeşil ışıkta karşıya geçerken bütün tedbirlerinizi alın. Piyangonun kime vuracağı bilinmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi