Ciddiyete tekme vuranlar
Her dün bir beşiğe belendi uyuyor Yazık ne başkası ne kendi duyuyor Yarın gelir mi, gelmez mi belli değil Nöbetçi silaha dayanmış uyuyor...
Öteki, omzunda bir çerçi camekânı dolusu laiklik gezdirir, kimseye satamadı...
Yine de alışmıştık...
Şimdiki, durmadan, dinlenmeden değirmen oluğu (abara) gibi üfürüyor... Delil isteyene adının “Kemal” olduğunu söylüyor, başka bir cevap yok...
Av kuşu arar gibi Ergenekon adresi arıyor her yerde...
Yazarları mahkemeye vermenin demokrasiye ihanet olduğuna işaret ediyor... Ne zamana kadar? Kendisi hakkında araştırmacı yazar Süleyman Yeşilyurt, “Çarkçı Kemal” kitabını yazana kadar...
Ne zaman ki Süleyman Yeşilyurt, “Dersim Ermenisi Yemuş Hanım’ın Oğlu Çarkçı Kemal” piyasaya çıktı, Kemal Bey, Yeşilyurt hakkında bir değil, iki dava açtı... Biri 100.000 TL tazminat, bir diğeri Yeşilyurt’un hapis yatması için... Muhtemelen sürgüne göndermeyi de düşünmüştür... Hani “Biz iktidar olduğumuz zaman” diye tarih verir... İktidar olduklarında Yeşilyurt’a kitap yazdığından ötürü engizisyon mahkemelerini model alarak işkencelerden işkence beğen demez mi?
Hz. Musa, Tur Dağı’na Rabbı ile konuşmaya giderken yolda yaşlı bir kişi görür ve selam verir... O kişi selamı almaz... Hz. Musa Tur Dağı’nda sebebini sorar ve aldığı cevap şu:
Ya Musa o kişi beni çok sever, ben de onu severim... Tutturdu Cenneti yarattın, yanında Cehennem de var.. Cehennemi kaldırmazsan ben sana küsüyorum dedi, kimseye tek söz etmiyor... Sen dönüşte onun ensesine habersiz bir şamar vur, buyurur...
Hz. Musa dönüşte habersizce bir şamar vurur... Adam ayağa kalkar, “Ya Rab Cehennem de lazımmış, kalsın” der... Yani adam hayatında hiç kimseden darbe yememiş... Kılıçdaroğlu aynı saçmalığı tekrarlıyor...
•
Gri Kurtların Devlet’i, “Devletin Başına Gelemediği” için öfke küpü oldu resmen... İktidarı makul yoldan eleştirme yapacağı yerde çocuk misali laflar ediyor... Lafa bak hizaya gel:
“Sayın Erdoğan 10 bin milisinle Taksim’e gel, ben de 1000 Bozkurt’umla geleyim... İnanıyorum ki Kasımpaşa’ya kadar ardına bakmadan kaçacaksın... Onun için aklını başına al, kuru sıkı atma, sanal kabadayılık yapma. Geçmişini biliyoruz, geleceğinin ne olacağını da biliyoruz. Ne yaparsan yap ülkücü hareket sandıktan zaferle çıkacaktır. Sokaktan değil... (...) gelin dokunulmazlığı kaldıralım... Silivri’den kim gelmişse sorgulansın... Kandil’den gelenlerin de sorgusu devam etsin... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden başlayarak kim varsa yolsuzlukları da sorgulansın. O komutanlar beraat edecek amma sen 3 tezkereyle Yüce Divan’da mahkûm olabilirsin...”
Yani: “Bizim evin önünden geçmez misin” mantık talaşı...
Yahu bu Devlet Bahçeli hiç büyümeyecek mi?
•
Erdoğan iyi bir laf marangozu...
Onun içindir ki kerestenin düzgününü, budaksızını ilk baştan seçiyor...
İlerde baş belası olmasınlar hesabıyla...
Partili dediğin teneşirdeki cenaze gibi olmalı... Şimdilik istenilen evsafa sahip siyasi müridler sebil...
Allah için, Erdoğan eski kabadayıları dize getiren boylu-poslu bir İNCEDAYI’dır... Dedik ya, laf yapmasını biliyor...
Siyasette de laftan çatı kurmak makbuldür... Bir de taraf...
PKK aşiretinden hiç söz etmeye lüzum görmüyorum...
O aşiret erinde/gecinde Allah göstermesin Türkiye’yi kana boyama ihtimali taşımaktadır...
Öl denildiğinde ölecek Hasan Sabbah müridleri kıyamet kadar... Hem de en yobazından, en ırkçısından...
AK Aşiret zaman geçtikçe, büyüme emareleri arttıkça “Bizden başka yok” zehabına kapılmayacak mı dersiniz?
Ben diyemiyorum...
AK Şirket, AK Aşiret bu ülkenin kaderine dahil olmuş gerçeklerdir.
Umutsuzluk; peşinen yenilgiyi kabullenmektir... Ciddi bir muhalefete ihtiyaç olduğu kesin... Amma kim?
“Benim babam senin babanı döver” saçmalığına son verelim lütfen...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.