Yüksek Seçim Kurulu’nun kararı geçersizdir
Anayasal kurumların toplumsal hiddet ve şiddet karşısında karar değiştirmesi, akıntıyı geçerken at değiştirmeye benzer. Neresinden bakarsanız bakın oyun tehlikeli...
Bir zamanlar Anayasa Mahkemesi’nin 367 ile ilgili vermiş olduğu karar çokça tartışıldı.
367 meclisin “karar yeter sayısı” iken mahkeme bu sayıyı “toplantı yeter sayısı” kabul edince, saklandığı sığınak “taktir yetkisi”!..
Nasıl taktir yetkisi oluyorsa?..
Aleni olan bir yasa karşısında taktir yetkisi olur mu?
Oldu işte...
Şimdi de YSK’nın bağımsız milletvekili adayları hakkında vermiş olduğu iki farklı karar hukuk mahfillerinde kıyasıya tartışılıyor...
Hani YSK’nın kararları kesindi?
Kesin... Yanlış da olsa, doğru da olsa kesin...
Kesin karar ‘bir daha ele alınamaz’ demektir...
Ya maddi hata varsa?!.
O zaman sadece hata düzeltilir...
Hem bu olayda maddi hata neden olsun?
Maddi hata kararın yazılışından kaynaklanan hatadır, esasından değil.
İsimde, rakamda hata olması halinde kurul ancak burasını düzeltebilir, yoksa esasa giremez. Mahkemeler öyle yapmıyor mu?..
Hem kararlar verildiğinde artık kamunun malıdır. Hakim elini çektiği karara bir daha geri dönemez. Tek istisnası, yargılamanın yenilenmesidir...
O da mahkemelerde olur, kurul kararlarında olmaz...
“O zaman bu hali ile sonuç ne olur” diye soracak olursak cevabı:
Kurulun ikinci kararı geçersiz...
Aynı şekilde kişilerin adaylıkları her an tartışma konusu...
•
Kaldı ki memnu hakların iadesinde de sıkıntı var...
Anayasanın 76. Maddesi ile milletvekili seçimi yasasının 11, 12. maddeleri ne diyor?
Diyor ki, yüz kızartıcı suçlar ile terör suçlarından mahkum olanlar ne memur olabilirler, ne de milletvekili seçilebilirler. Hatta suçları affa uğrasa bile...
Öyle ise... Af ile kalkmayan, mahkeme kararı ile nasıl kalkar?
Veya şöyle soralım:
Yasa mı üstün anayasa mı?
76. Madde anayasal kuraldır, yasalar bu kurala aykırı olamaz.
Bu açıdan baktığımızda, Adli Sicil yasasında 2006 yılında “memnu hakların iadesi” ile ilgili yapılan değişiklik mahkemeler tarafından yanlış uygulanıyor.
Bu halde, mahkemelerin memnu hakların iadesine karar vermesi sınırlıdır. 76. Madde kapsamında karar veremezler, verseler bile o karar yok sayılır.
Hatırlayın... Sayın Başbakan hakkında Diyarbakır DGM itiraz üzerine kesin karar vermişti ama Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu kararı yok saymıştı.
Ona oluyor da buna neden olmasın?!.
Memnu hak deyince... Sadece seçme seçilme akla gelmesin. Ceza Kanunu’nun 53. Maddesi’nde işlenen suçun vasfına göre memnu haklar var. Mahkeme ancak o yasakları kaldırabilir.
Yoksa anayasa ile teminat altına alınan bir kural mahkeme kararı ile delinemez.
Bu durumda, altı milletvekili adayı hakkında mahkemelerden verilen memnu hakların iadesi kararları yasal değildir. Savcıların bu kararlara karşı yasal yollara gitmeleri gerekiyor...
İstanbul Asliye Ceza mahkemelerinden birisinin de...
Memnu hak kaldıracağım derken esasa girip 1 yıl 6 aylık mahkûmiyeti altı aya indirerek “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararına ne demeli?
Oluyor mu?..
Oluyorsa, cezaevine girmek için gün sayan binlerce vatandaş var, onlara da bir kıyak yapın da görelim. Değilse, bu yollar bir gün gelir başkalarına da yanlış örnek olur.
Yol olur, kılavuz olur...
Hukuk devle
tinin sırtında kambur kalır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.