Muhterem Başbakanıma Açık Mektup
Muhterem Başbakanım,
Yılmadan ve engellere aldırmadan bu millete hizmet etme aşkınıza tâ 86’lı yıllardan bu yana şahid olan bu kardeşinizin feryadını, basını takip eden danışmanlarınızın duyup size aktarması dileğiyle, bu açık mektubu kaleme alıyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığınız günleri bugün gibi hatırlıyorum. Henüz mazbatanızı bile almamıştınız, görevinize başlamamıştınız daha. Ama adınız bile yetmişti rüşvet ve yolsuzluk çarkının şak diye durmasına.
Bugün Türkiye’nin başbakanısınız ve Türkiye bugün, milletin hâdimi değil hâkimi tavırlarında olan bazılarının yüreğinde bu korkuyu hissetmesi anlamında dünden daha çok muhtaç bu asil duruşa.
Her büyük dava adamı gibi, siz de gece gündüz demeden millete hizmet aşkıyla koşuştururken, oturdukları makamların hakkını veremeyen bazı yerel idareciler, sizin devasa hizmetlerinize adeta gölge düşürmek için yarışıyor.
Başbakanının gören gözü, işiten kulağı, hisseden kalbi olmakla mükellef olması gereken her vatansever fert gibi, bu kardeşiniz de (Sizi, milletine tepeden bakan bir başbakan olarak değil de, milletin bağrından çıkan bir evlâdı olarak gördüğüm için, size karşı olan –sizin ifâdenizle- kalbî muhabbetimden dolayı “kardeşiniz” tabirini kullandım) naçizane size sesini duyurmak istiyor.
Tâ ki, Anadolu’nun her bucağına hakkı haykıran “Tayyip” sesiniz ulaşsın ve hizmet makamlarını millete hâkim olma tavırlarıyla işgâl eden bazıları kendine gelsin.
Muhterem Başbakanım,
Sorumluluğunu hakkıyla ifa etmeyen bazı mahallî idareciler, sizin millete hizmet için inşa ettirdiğiniz bazı duble yolları katliam aracına dönüştürdüler.
Skorsky helikopterleri ululayıp Mehmetçikleri hakir gören malum zihniyet, bir başka versiyonla (Scania TIR’ları, Mercedes otobüsleri ululayıp yayaları aşağılayarak) bugün duble yollarda kendini gösteriyor.
Duble yolların, (özellikle Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü’nün sorumluluk sahasına giren Terme-Samsun arasındaki) içler acısı manzarasını, haksızlığa tahammülü olmayan yüreğinize arz etmek istiyorum:
1- Bir çok yerde olduğu gibi, Terme ilçesinin de tam ortasından Karadeniz transit yolu geçmektedir. Son yıllarda ülke ekonomisinin hızla büyüdüğünü, yollarımızda seyreden binlerce TIR’dan anlamak çok kolay.
Bu yolun meskun mahal içinden geçen kısmında tam anlamıyla bir can pazarı yaşanıyor. Yeterli sayıda sinyalizasyonlu yaya geçitlerimiz yok. Kadınlarımızın, yaşlılarımızın, çocuklarımızın yoldan karşıdan karşı geçerken, dev TIR’larla ve otobüslerle kovalamaca oynamayı andıran manzara tam bir felâket görüntüsü.
2- Yoldan geçen araçlar meskun mahal hız sınırı olan 50 km/h’ye asla uymuyorlar ve bu kuralsızlığa dur diyen tek bir devlet gücü yok.
3- Terme’de duble yol boyunca yüzlerce minibüs galerisi dizili ve bazı galericiler minibüslerini sergilemek için yaya kaldırımını işgâl ediyor. Bazı vatandaşlar da yaya kaldırımını park yeri olarak kullanıyor.
Bu işgâl yüzünden yayalar tehlikeli bir şekilde, TIR ve otobüslerle iç içe emniyet şeridinden ve yolun ortasındaki çim refüjden yürüyor.
Minibüs galericilerinin bazıları, sadece minibüsleriyle yaya kaldırımlarını işgâl etmekle kalmayıp, aynı zamanda da yaya kaldırımına iskemlelerini atıp oturuyorlar, sanki dağ başındalarmış gibi yüksek sesle konuşuyorlar ve bu durumdan özellikle yaya kaldırımında yürümek zorunda olan hanımlar rahatsız oluyor .
Oysa eski içişleri bakanımız şehir içlerindeki galerilerin şehir dışına alınacağını söylemişti yıllar önce.
4- Yolun güvenliğinden sorumlu görevliler zaman zaman uğrayıp sadece emniyet şeridine park eden araçları anons ediyorlar.
Oysa anonslarla gürültü kirliliği oluşturup çevrede mukim olan binlerce insanın, ruh sağlığıyla oynamak yerine, emniyet şeridine park eden sürücülere ceza kesmekle mükellef değiller mi?
5- Emniyet şeridine park eden sürücüleri anons eden bu görevliler, o esnada yanlarından meskun mahâl hız sınırını kat kat aşarak geçen araçlara bir kez olsun müdahale etmiyor.
Yaya kaldırımlarının galericilerce işgâl edilmesi yüzünden emniyet şeridinde ve yolun ortasındaki refüjde yürüyen insanları hiç mi hiç görmüyorlar.
6- Bu yol, meskun mahallin tam ortasından geçtiği için, ilçenin herhangi bir caddesi gibi algılanmalı ve ona göre gerekli emniyet tedbirleri alınmalı değil mi?
7- Bu duble yol, ilçenin herhangi bir caddesi olarak değil de, otoyol olarak algılandığından, nasıl ki otoyollarda yabanî hayvanların yola atlamaması için tel örgü döşeniyorsa, güya son sürat geçen araçların altında insanlar ezilmesin diye bu duble yolun ortasına da tel örgü gerdiler. Oysa medenî ülkelerde her türlü engelleme araçlara yöneliktir ve tel örgü insanlar için değil hayvanlar için çekilir.
8- Ve yine sanki bu yol otoyolmuş gibi, mahallelere ulaşımı sağlayan ana kavşakların önünü refüjle kapattılar. Kavşakları kapanan insanlar, tâ şehrin dışındaki kontrolsüz ve mühendislik ilminden yoksun kavşağa kadar gitmek istemediklerin, kısa yoldan evlerine gitmek için, araçlarıyla tehlikeli bir şekilde ters şeritten seyrediyorlar.
9- Duble yolun köylerin ortasından geçtiği kısımlarda milyonlarca lira heba edilerek, yolun ortasına çok geniş refüjler yapılıyor. Bu refüjlerin etrafı bordür taşlarıyla örülüyor, içine toprak dolduruluyor, çim ekiliyor ve ağaç dikiliyor.
10- Çimler büyüyünce bazı köylüler hayvanlarını refüjde otlatıyor veya yılkı denilen yabanî atlar sürüler hâlinde yolun ortasındaki refüjde otluyor.
Ve bu hayvanlara araçların çarpması yüzünden bu yol neredeyse her gün mezbaneye dönüyor. Canlar kaybediliyor, servetler heba oluyor.
Uluslararası transit yol potansiyelinde olan bir yolun ortasına çiçekli ve çimli refüj yerine reflektörlü çelik bariyerler inşa edilmeli değil mi?
En küçük bir dalgınlık sonucu yola çok yakın döşenen bordür taşlarına çarpan araçlar takla atıyor ve karşı yöne savruluyor veya yol kenarındaki su kanalına uçuyor ve kazadan dolayı ölmeyen insanlar kanalda boğularak ölebiliyor. Oysa çelik bariyerler olsaydı, bir çok insanın hayatı kurtulacaktı.
Refüje doldurulan toprak yola saçılıyor ve yağmur yağdığında yol çamur pistine dönüşüyor.
Yola sağlı sollu döşenen bordür taşları yağmur sularını yola hapsediyor ve yolda kısım kısım gölleşme meydana geliyor.
Yolun çamur pistine veya göle dönüşmesini fark edemeyen sürücüler (özellikle geceleri) sözgelimi yasal hız olan 110 km/h ile seyrederken bir anda direksiyon hakimiyetlerini kaybediyor ve ölümcül kazalar meydana geliyor.
Dümdüz olan yol, mühendislik ilmiyle asla bağdaşmayan dönel kavşaklar yüzünden bir anda virajlı hâle geliyor. Ayrıca bir çok dönel kavşakta cep denilen dönüş şeridi olmadığından, kavşaktan dönmek isteyen araçlar hız şeridinde asgarî hızla seyrediyor, oysa arkalarından gelen araçlar azamî hızla seyrediyor ve yine kazalar meydana geliyor.
Hayvanların otlamasından başka bir işe yaramayan devasa mera görünümündeki bu adalar yerine tıpkı otoyollarda olduğu gibi, yeterli uzunlukta cep denilen dönüş şeritleri inşa etmek zor olmasa gerek.
Muhterem Başbakanım,
Daha önceki bir yazımda da, devletin yaşaması için insanın yaşatılması noktasında ne kadar hassas bir şahsîyet olduğunuzu ifâde etmiştim.
Bir çok alanda, despotizm döneminden kalma alışkanlıkla millete tepeden bakanlara, gür sadânızla hadlerini bildirdiniz.
Lâkin, milleti hor ve hakir gören zihniyet tam anlamıyla tasfiye edilemedi henüz.
O bakımdan, hizmeti eziyete dönüştürenlere ve millete hâdim değil hâkim olmak isteyenlere karşı, Hakk adına yine ve daima tayyibce haykırmanızı bekliyoruz.
Samsun buluşmasında, kalbî kucaklaşmayı bedenî kucaklaşmaya dönüştürmek dileğiyle,
Muhterem Başbakanıma selâm ve saygılarımla arz ederim.
Okuyucularıma Not: Google’a “(Samsun) Terme ilçesinden çağdaş 21. yüzyıl manzaraları” diye yazarsanız, yollarımızla ilgili içler acısı manzaraya ait resimleri görebilirsiniz.