Yıllar sonra İbrahim Sadri
Bizim toplumumuz bir sohbet toplumudur. Söze ve öze önem verir.
Zorunlu batılılaşmanın getirdiği kültürel değişim baskısının olduğu yıllarda; “sözlü kültür ve sözlü eğitim” daha da önemli hale gelmişti.
Tek kanallı ve cızırtılı sesiyle hepimizin kulaklarındaki yerini halen koruyan TRT radyosu, bu sohbet kültürünün görünmeyen konuğuydu.
Bu radyonun zenginliği, sadece konuşması değildi. Uzun dalga, kısa dalga ve orta dalgadan yayın yapardı ama kimse uzun dalga dışındakilerin ne işe yaradığını bilmezdi.
Haberlerin o günkü adı “acans”tı. “Acans” saati büyüklerin işiydi. Haberlerin ardından Bedia Akartürk, Saniye Can, Nida Tüfekçi, Neriman Altındağ Tüfekçi, Nuri Sesigüzel’den türküler yayınlanınca, radyo dinlemenin keyfine diyecek olmazdı.
Akşamları “Köy odası” veya radyo tiyatrolarında işlenen tarihi hadiselerle, çeşitli sosyal olayların anlatıldığı oyunların yayınlanması, sesli eğlencenin en büyüğüydü.
Ayrıca radyo dinlemek önemli bir meseleydi. Herkesin evinde radyo olsa bile dinlemeyi bilmek ayrı bir maharetti.
Haberleri evin reisi dinler, sıra türkülere şarkılara gelince, evin reisi dışarı çıkar, evdeki hanımlar, çocuklar, delikanlılar, türkü programlarıyla baş başa kalırdı.
........
İşte tek kanallı TRT radyosunun hâkimiyeti 1993 yılına kadar sürdü.
Bu yıldan itibaren hemen her vilayette yayına başlayan özel radyolar; “bilgilendirme ve bilinçlendirme” kültüründen uzak bir şekilde, sadece “eğlenmek ve eğlendirmek” için yayın yapar oldular.
Elbet içlerinde toplumumuzun sohbet kültürüne sahip çıkan, değer yargılarına önem veren radyolar da vardı.
Hatta sırf bu radyolar yüzünden bir ara özel radyoların yayınlarına bile son verildi. Yani toplumu; “uyuşturan” değil, “uyandıran” yayınlar, birilerinin işine gelmemişti.
Ama Türkiye artık eski Türkiye değildi ve bu yasak uzun sürmedi. Kısa sürede tekrar özel radyolar mikrofonlarını açtı.
........
İbrahim Sadri de toplumun değer yargılarını hatırlatan programların icra edildiği özel bir radyoda, dinleyicileriyle bu yıllarda tanıştı.
Sesi tanıyınca simayı da görmek gerekirdi. Sonra sesini simasıyla birleştirip, sahne gösterileriyle sevenlerinin huzuruna çıktı.
“Edebince ve edeplice” programlarıyla, gösteri dünyasına yeni bir örnek sundu. Çıkardığı şiir kasetleriyle Türkiye’nin bir dönem en çok dinlenilen ve sevilen sesi oldu.
Bu arada şöhretin afet olduğunu bildiği halde zaman zaman afet uçurumlarından kurtulduğu da oldu.
Uzatmayalım İbrahim Sadri uzun bir aradan sonra yeniden sahnelere döndü.
Çarşamba günü oyununu izledim. “Ah Güzel İstanbul” adını verdiği gösterisiyle, İstanbul’un her yönünü anlatıyor.
Sözlü kültürün gereğini yapıyor. “Sesini, sözünü ve özünü” birleştirdiği güzel bir oyun çıkarmış.
Güldürürken düşündürmekle birlikte, bize normal gibi gelen ama karşımızdakine normal gelmeyen eksikliklerimizi de gösterip ikaz ediyor.
“Ah Güzel İstanbul” gösterisi, Haziran ayı sonuna kadar her Çarşamba, Gazanfer Özcan Tiyatrosu’nda izlenebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.