İstanbul’da Suriye Buluşması
26-27 Nisan tarihlerinde İstanbul Platformu tarafından Grand Cevahir Otel’de Suriye İçin İstanbul Buluşması adıyla bir uluslararası sempozyum düzenlendi. Ben de bugünkü ve müteakip yazıda konuşmalardan aldığım bazı notları değerli okuyucularımıza aktaracağım.
Birkaç gün önce Mekke’den yaptığı çağrıyla Suriye halkının özgürlük mücadelesine destek talep eden Suriye Âlimler Birliği Başkanı Muhammed Ali Sabuni, İstanbul’daki Suriye Buluşması’na da katıldı ve ilk oturumda yaptığı konuşmada önemli hususlara temas etti. Sabuni, bugün Baas diktasına başkaldıranların Hama’da babalarının öldürüldüğünü dile getirdi. Sabuni, Baas zulmünün Suriye’deki ailelerin evlerine düşürdüğü ateşe işaret için şöyle konuştu: “Küçük çocuk annesine ‘babam nerede?’ diye soruyor. O ‘öldü’, diyemiyor; ‘yolculuğa çıktı’ diyor. ‘Ağabeyim nerede?’ diye soruyor. Anne; ‘o da hapse girdi, bir gün çıkıp gelecek’ cevabı veriyor.”
Tabii Sabuni bunları ülkedeki diktanın geçmişinin de kirli olduğuna ve dünden bugüne hiç değişmediğine işaret amacıyla söyledi. Hama’da en az yirmi bin kişinin öldürüldüğünü, otuz bin kişinin kaybolduğunu o tarihten bu yana binlerce insanın zindanlara atıldığını veya sürgün edildiğini göz önüne alırsak onları akrabalarıyla, yakınlarıyla ve tanıdıklarıyla birlikte hesapladığımızda o zulmün ateşinin ülke halkının önemli bir ekseriyetine dokunduğunu tahmin edebiliriz.
Sabuni, Suriye’de krizin son bulması için şu dört şartın yerine getirilmesi gerektiğini söyledi: Baas diktasına son verilmesi, siyasi düşüncelerinden dolayı ülkelerine giremeyen tüm vatandaşlara kapıların açılması, dürüst seçime dayalı parlamenter sisteme geçilmesi, tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması.
Suriye İnsan Hakları Komitesi Başkanı Velid Safur da yaptığı konuşmada Suriye’deki hâkim sistemin dört temele dayandığını ifade etti: Tutuklama, kalplere korku duvarı yerleştirme, özgür ve tarafsız basına fırsat verilmemesi ve kanun hâkimiyetinin olmaması. Safur dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir uygulamanın Suriye’de mevcut olduğunu, insanları sırf düşüncelerinden, siyasi tercihlerinden dolayı idama mahkûm eden bir yasanın hâlen uygulamada olduğunu, bu yasanın Müslüman Kardeşler’e mensubiyeti idam gerekçesi saydığını hatırlattı.
Bugün Suriye’de barışçı bir halk hareketi olduğunu ve geri dönmesinin söz konusu olmadığını vurgulayan Velid Safur Türkiye’nin konumuna da dikkat çekerek Suriye’deki gidişatta Türkiye’nin ağırlığının büyük olduğunu ve Suriye halkının yanında yer almasının önemli rolü olacağını söyledi.
İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu da yaptığı konuşmada Suriye halkının meşru haklarını ve özgürlüklerini istediğini dile getirerek, ayaklananların dışarıdan getirilen küçük çetelerden oluştuğu iddiasının hiç inandırıcı olmadığını ifade etti. Sadıkoğlu hiçbir şekilde silahların kullanılmadığı sivil gösterilere paramiliter güçlerle saldırıldığına, çoğu çocuk binlerce insanın tutuklandığına ve onlara korkunç işkenceler yapıldığına dikkat çekti. Sadıkoğlu gücünü halktan almayan bir yönetimin er veya geç yerini hak sahibine terk etmek zorunda kalacağını, Suriye’deki yönetimin de daha fazla kan akmaması için halkın taleplerine kulak vermesi gerektiğini hatırlattı. Necmi Sadıkoğlu konuşmasında, genel sekreterliğini yaptığı İDSB’nin 6-9 Mayıs tarihlerinde Endonezya’da bir uluslararası toplantı düzenleyeceğini ve toplantıda Arap dünyasındaki son ayaklanmaların, özellikle Suriye’deki gelişmelerin ele alınacağını belirtti.
Not: İnşallah bugün İHH, Özgürder ve Mazlumder’in öncülüğünde Suriye halkının özgürlük mücadelesine destek için Cuma namazından sonra Fatih Camisi’nden Saraçhane Parkı’na bir yürüyüş düzenlenecek. Yatay iletişim ve etkileme yoluyla her birimiz bu konuda kendimizi sorumlu kabul eder, çevremizdeki tanıdıklarımızı bilgilendirir ve katılmaları için teşvikte bulunursak Allah’ın izniyle katılımın büyük olacağını düşünüyoruz. Bu tür etkinlikleri basite almamalı, görkemli bir etkinliğin hem Türkiye’deki siyasi çevrelerin tutumunu hem de Suriye’deki rejimi etkileyeceğini unutmamalıyız. Basit gibi görünse de “Suriye’de onca insan katledilirken ben ne yapıyorum?” sorusuna verebileceğiniz küçük bir cevap olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.