Darbecilerde bahane bitmez
Darbelerin ve darbecilerin Türkiye’ye verdikleri zararı, mümkün olan her fırsatta hatırlamaya ve hatırlatmaya çalışıyoruz. Çünkü verilen zarar basite alınacak, önemsenmeyecek bir zarar değil. Bu noktada çok ayrıntılı araştırmalar yapılabilmiş değil belki, ama darbelerin sadece ekonomik zararının; toplamda Türkiye’yi yarım asır ‘geri’ye götürdüğünü söylemek her halde yanlış olmaz.
Darbecilerin, yaptıkları ‘yanlış’ı savunmak için sığındıkları bir kanun maddesi var. Güya, “Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu”nun 35. maddesi onlara ‘darbe yapmak’ yetkisi veriyor. Bakalım, neymiş o madde:
Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Kanun Numarası: 211, Kabul Tarihi: 04/01/1961, Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi: 10/01/1961, Yayımlandığı Resmî Gazete Sayısı: 10703.
Kanunun “Umumî Vazifeler’ başlıklı 35. maddesi şöyle: “Madde 35 - Silâhlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.” (http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1044.html)
Bu maddenin TSK’ya ‘darbe yetkisi’ verdiğini kabul etmek mümkün değil, ama madem öylece yorumlanıyor; o halde yapılacak iş bellidir: Bir gün dahi beklemeden bu madde değişmeli, darbeye fetva verecek şekilde yorumlanamayacak hale getirilmelidir.
Bununla birlikte darbecilerin ‘bahane’sinin biteceğini de sanmıyoruz. Çünkü onlar her maddeden kendilerine ‘fetva’ çıkarmaya çalışacak derecede ‘fetbaz/düzenbaz’ olurlar. Herkes bilir ki, iyi niyetle yorumlanan kanun maddeleri özünde iyi madde olsalar da ‘kötü’ neticeler verebilir. İşte TSK’nın İç Hizmet Kanunundaki ilgili madde de iyi niyetle yorumlanmadığı için darbecilere dayanak kabul ediliyor. Madem öyle, hemen değiştirilmeli.
Bu madde geçmiş yıllarda da çok meşhurdu. Hele 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, darbeye imza atan paşa, her fırsatta bu maddeye atıf yapar ve “Biz, kanunların bize tanıdığı hakkı kullandık, ülkeyi uçurumun kenarından kurtardık” anlamında konuşmalar yapardı. “35. madde”nin ne olduğunu tam olarak bilemeyen vatandaş da, “Vay be! Demek ki darbe de kanunlara uygun bir haldir” der ve işin içinden çıkmaya çalışırdı. Oysa darbeciler apaçık bir yanıltma içerisine sürüklenmiş durumdadırlar. “35. madde” varsa, “Kanunları silâh zoruyla değiştirmek ağır hapsi gerektirir” anlamında başka maddeler de var. Niçin o maddeler bilinmez, hatırlanmaz da zorlama ile darbeye fetva maddesi aranır?
Darbecilerin bahanesinin bitmeyeceğini bile bile de olsa bu maddenin değiştirilmesi, bahane olmaktan çıkarılması lâzım. Dikkatinizi çekti mi bilmiyoruz, darbeye fetva gösterilen “35. madde” de bir darbenin ürünü. İlgili madde, 27 Mayıs 1960 kanlı darbesinden sonra kanunlar arasında yer almış. Belli ki darbeciler, kendileri için uygun bahane ve fetva olacak bir madde hazırlamışlar. Tam bir “Minareyi çalmaya niyetlenen, kılıfını önceden terziye sipariş verir” hali...
Türkiye, darbelerden ve darbecilerden kurtulmak istiyorsa köklü bir zihniyet değişikliğine gitmesi lâzım. Elbette kanunlar ve maddeler de değiştirilsin; ama önceliğin zihniyetlerin değişmesi olduğu unutulmasın. “Sivil”lerden destek almayan ya da alamayan bir darbe başarıya ulaşabilir mi? O halde, kanunları ve maddeleri değiştirirken, darbecilere ‘sivil destek’ yollarını tıkamayı da akıldan uzat tutmayalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.