Bahane ortadan kalktığına göre...
Amerika, yıllardan beri takip ettiği ve canı üzerine ‘ödül’ koyduğu Usame bin Ladin’i; Pakistan’da düzenlediği bir baskınla öldürdüğünü açıkladı. Hatta, cesedinin ‘denize gömüldüğü’ bile açıklamalar arasında yer aldı. Usame bin Ladin, “El Kaide” örgütünün başı olmakla suçlanıyor ve dünyanın neresinde bir terör eylemi olsa, suç bu örgüte havale ediliyordu.
“El Kaide,” 2001’de meydana gelen Amerika’daki “İkiz Kule” saldırıları sonrasında meşhur oldu. Kaçırılan iki uçak New York’un kalbi sayılan “İkiz Kule”lere ‘intihar dalışı’ yapmış ve meydana gelen hadisede binlerce kişi ölmüştü. O gün ilan edilen “Ya bendensin, ya da düşmanımsın” kuralı hâlâ uluslar arası politikara yön veriyor. O günkü saldırı, insan haklarının sınırlanmasına ve bilhassa Müslümanların ‘en baştan suçlu’ addedilmesine bahane olmuştu. Hatta, ‘İslâm korkusu’ o derece alevlenmişti ki, başlangıçta bu korku ateşine ‘haber’ taşıyanlar bile ipin ucunun kaçtığını görmüş, yanlıştan geri adım atmak mecburiyetinde kalmıştı.
11 Eylül saldırılarının asıl mahiyeti hâlâ tartışılıyor. Hadisenin nasıl cereyan ettiği, asıl maksadın ne olduğu ve bu menfur saldırıyı kimin ya da kimlerin planladığı hâlâ net değil. Bu saldırı netice itibarıyla İslâm aleyhinde kullanılmak istendiğine göre, dedefin ‘İkiz Kule’ler olmadığı anlaşılıyor. Belki bu saldırı sonrası “İkiz Kule”ler de yıkıldı, ama tamiri onlarca yıl sürecek şekilde insanların kafaları da dağıtıldı. Planlı bir şekilde İslâm ile terör beraber hatırlanmaya başlandı ki, bu ‘ifsat şebekeleri’nin yüzyıllardır çalıştığı ve ulaşamadığı bir hedefti. Dolayısı ile “El Kaide”nin kime hizmet ettiği tartışması da bitmiş değildir.
Amerika ve müttefikleri El Kaide ile Usame bin Ladin’i bahane ederek Afganistan’a gitti. Aynı şekilde Irak’ı da işgal etti. Gerek Afganistan, gerekse Irak, Amerika işgali sonrasında eski günleri arar hale geldi. Güya terörü sona erdirip bu ülkelere huzur götüreceklerdi, ama netice hiç de öyle olmadı. İşte Irak. Neredeyse her gün terör, saldırı ve ölüm haberleri geliyor. Ya Afganistan? Zengin olması mümkün olan bir ülke, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olarak listelerde yer alıyor. Aynı şekilde Afganistan’dan her gün bombalama, saldırı ve ölüm haberleri geliyor. Üstelik bu ölümler, ekseriyetle Amerika’nın ‘yanlışlıkla sivilleri öldürmesi’ şeklinde cereyan ediyor! Bazı şeyleri anlamak mümkün, ama Amerika’nın Afganistan işgalini sürdürmesini anlamak mümkün değil. Anlamak mümkün olsa da kabul etmek mümkün değil. İstense ve arzu edilse Afganistan da, Irak da huzura ve sükuna kavuşabilir. Bunun ilk adımı, işgal kuvvetlerinin bu ülkelerden uzaklaştırılmasıdır.
Mısır’daki “Müslüman Kardeşler” hareketi, Usame bin Ladin’in öldürülmesinin ardından ABD güçlerinin Irak ve Afganistan’dan çekilmesi gerektiğini hatırlatmış. Hareketin yönetim kurulu üyesi İsam el Erian, yaptığı açıklamada, Bin Ladin’in öldürülmesiyle dünyada şiddet uygulamanın gerekçelerinden birinin ortadan kalktığına işaret etmiş ve batı güçlerinin artık, zarar verdikleri İslâm ülkelerinden çekilme zamanının geldiğini söylemiş. (Cihan, 2 Mayıs 2011)
Bazı uzmanlar da, yeni “Ladin”lerin ortaya çıkmaması için Amerika ve benzeri “dünya jandarmaları”nın ve bilhassa İsrail’in “Her şey benim istediğim gibi olmalı” tavrından vazgeçmesi gerektiğini hatırlatıyorlar ki çok haklıdırlar. Rüzgâr ekmeye devam edenlerin, ‘fırtına’dan şikâyet etmeye hakları olmaz. Dünya nimetleri adil olarak paylaşılsın ki terör de sona ersin.
İnşaallah, keyfî tavırları sürdürmek için yeni ‘bahane’ler ortaya çıkarılmaz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.