Şevki Yılmaz

Şevki Yılmaz

Savaşarak değil! Sandıkta buluşarak...

Savaşarak değil! Sandıkta buluşarak...

Yeryüzünün kan emici vampirleri, işgal ettikleri ülkelerin mazlum halklarını terörist damgasıyla yalnızlaştırmayı çok iyi kullandıkları propaganda güçleriyle başarıyorlar. Dün, Amerika kıtasının gerçek sahipleri Kızılderililere uyguladıkları metodu bugün tüm dünyaya yaygınlaştırdılar. Vatanlarını işgalci Emperyalist haydutlardan kurtarmak için savaşan zavallı Kızılderilileri, propaganda gücünün en önemli silahı olan medya, tv ve sinema aracılığıyla dünyaya terörist gösterdiler ve öyleki bizlerin bile kovboyları kahraman olarak görmemizi sağladılar.
Bugün de Irak, Afganistan, Doğu Türkistan, Çeçenistan ve Filistin’de kendi vatanlarını, namuslarını, canlarını, inançlarını, hak ve özgürlüklerini korumak için savaşan kahramanları, Kızılderililer gibi terörist damgasıyla yalnızlaştırmıyorlar mı?
Güya dünya barışını sağlama adına kurulan Bir(leş)miş Milletler Güvenlik Konseyi sadece işgalci terörist kovboyların güvenliğini sağlamak ve sahipsiz mazlumları yutmak için kurulmuş bir canavarlar sofrasıdır. Kendilerinin tezgahıyla, kardeşlerimiz arasında çıkartılan çatışmaları bahane ederek Libya’yı işgal kararını tek bir emperyalist daimi ülke veto etmezken, İsrail’in işgal ve cinayetlerine aldıkları kınama kararlarını bile derhal Amerikalı baş kovboya veto ettirmişlerdir.
İşte bu yaşadığımız acı sahneler; mü’minlere şifa ve rahmet, zalimlere bela ve zahmet olması için gönderilen hayat yasamız Kur’an-ı Kerim’in tam ondört asır evvel uyardığı değişmez gerçekleridir. Ve bu gerçek bakın hayat nizamımızda nasıl da dile getiriliyor:
“(Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden) kâfirler, aslında birbirlerinin dostu, müttefikidirler (birbirlerinin haklarını menfaatlerini korurlar.)Eğer siz de, öyle ittifaklar yapmaz, (haklarınızı ve menfaatlerinizi koruyacak teşkilât ve otoriteye sahip olmaz, kamu görevlerini icrada müslümanlara yetki vermezseniz) ülkede, yeryüzünde (temel hak ve özgürlükler tecavüze maruz kalır, baskı, zulüm ve işkence doğar) büyük bir kargaşa ve dengesizlik içeren büyük bir fesad (terör) baş gösterir”(Enfal Sûresi, 73)
Kardeşlerim, bu ilahı ikazın ışığında; birliğimizi, kalkınmamızı ve kurtuluşumuzu kendi iç dinamiklerimizde aramalı ve işgal altındaki ülke halklarından ders almalı, ülke olarak daha da güçlenerek o mazlumların kurtulması için lider ülke olmalıyız.
İşgal altındaki ülkelerin bir çoğu iktidara gelme hırsı ve koltuklar uğruna Emperyalist canavarlarla işbirliği yapmışlar ve sonunda kendi elleriyle ülkelerinin işgalini hazırlama gaflet ve ihanetini işlemişlerdir.
İşte Afganistan ve Irak bunun en acı örneği değil midir? Dün birlik olup kardeş olunca Allah’ın yardımını hak ettiklerinde koskoca Kızıl Orduyu yıkıp, ülkelerinin işgaline son veren Afganlı mücahitler bugün iktidar paylaşımında ırkçılık ve kavmiyetçilik belasıyla birbiriyle savaşıp, birbirinin kuyusunu kazmaya devam ediyorlar. Rusları kovdular ama Amerika’nın tuzağına düştüler. Bir canavardan kurtulurken diğer canavarın kucağına kendi elleriyle teslim oldular. Küçük cihad olan düşmanla savaştan zaferle döndüler ama büyük cihad olan nefisle cihadda muvaffak olamadılar.
Afgan Cihadında destanlar yazan gruplar sıra hükümet kurmaya geldiğinde anlaşamadılar ve devlet otoritesi kuramadılar. Bu boşluktan yararlanan Amerika, psikolojik harp usulleriyle Afganistan’da yağma ve tecavüzler oluşturdu ve TALİBAN oluşumuna zemin hazırladı! Taliban ise Amerika’yı kullanırız düşüncesiyle ABD ile anlaşarak iktidara geldikten sonra, canavarın bitmeyen, doymayan iştahına cevap veremedi ve bu sefer daha evvel iktidardan alaşağı ettikleri başka bir sözde Müslüman grup tarafından iktidardan alaşağı edildiler. Hem de bir Ramazan ayında oruçlu iken, onbinlerce ölü vererek. Talibanı Emperyalist canavarların desteğiyle yenen grup ise ‘iktidara geldim’ zannederken kısa bir müddet sonra onlar da tasfiye edildiler. Afganistan’da ise şartlar çoktan oluşmuş ve işgal kuvvetleri, uşakları Karzai ve yandaşlarını “Afganistan Şirketinin” başına adeta bir genel müdür olarak atamışlardı bile!
Afganistan’ı; Özbek mi, Tacik mi, Peştu mu Afganlı mı yönetecek diye ırkçılık ve kavmiyetçilik uğruna savaşanlar, gaflet ve ihanetleriyle ülkelerini kendi elleriyle işgal ettirdiler. Bu gaflet ve ihanetlerin aynısı bugün başta ülkemiz olmak üzere Ortadoğu’da, Afrika’da ve diğer halkı Müslüman ülkelerde yaşanmıyor mu?
Kürtçülük-Türkçülük bıçaklarıyla bölünüp, particilik pençeleriyle parçalatılıp, kursaklarında darbe planlayan cuntacılar tarafından yutulma planlarının aleti olmaya devam eden kardeşlerimizi Allah için uyarıyor ve adeta yalvarıyorum: Osmanlı Cihan Devletinin mirası üzerinde kurulan, kadim devlet tecrübesi olan Genç Türkiye aynı oyunlarla bölünmek ve sonunda işgal edilmek istenmektedir. Allah için bu oyunlara gelmeyin, bindiğiniz dalı kesmeyin, bu gemide hep birlikteyiz, denizde fırtına varken gemide isyan çıkarmayın, bu gemi batarsa hep birlikte batarız!
Bugün; mazlum ve sömürülen ülkeler Bediuzzaman hazretlerinin; (menfaat veya korkaklık yüzünden) “Aç canavara tahabbub (sevgi) göstermek O’nun sevgisini değil iştahını (yeme arzularını) kabartır. Üstelik diş ve tırnaklarının bedelini de ister” dediği gerçeği en dehşetli haliyle yaşamıyor mu? Suudileri, İran ve Irak’taki rejimlerden “koruma ve kurtarma” numarasıyla Suudi Arabistan’a yıllar önce yerleşen Amerikan canavarı, diş ve tırnak bedeli olarak Suudun Petrol gelirlerine el koyarak haraca bağlamaya devam etmiyor mu? Şimdi de fiili işgalle Irak’a aynısını yapmıyor mu?
Bugün ise gözlerimizin önünde Libya’ya uygulanan metod birebir aynı değil mi? Irak’ta mezhepleri kullanan ABD, Libya’da aşiretleri kullanıyor! Dünyanın en kaliteli petrolünün çıktığı ve mevcut petrolün halihazırda sadece yüzde 25’ini işletebilen Libya, ayrıca dünyada sıcaklığın en üst seviyede ölçüldüğü ülkedir! İşgalciler Libya’nın sadece petrolünü değil güneş enerjisini de çalacaklar! Enerjiyi depolayıp kısa yoldan Avrupa’ya taşımayı başarmak için faaliyetlerine çoktan başladılar bile!
Kardeşlerim, emperyalistler bütün bu ülkelerin işgallerini gerçekleştirirken particilik, mezhepçilik ve kavmiyetçilik(ırkçılık) hastalıklarımızı kullanmaktadırlar.
Saidi Nursi hazretlerinin “Yüzbinlerce zalim ve fasık kürdü bir mümin Türk kardeşime değişmediğim gibi, yüzbinlerce zalim ve fasık Türkü de bir mümin Kürd kardeşime değişmem” dediği gibi diyoruz ki; “Müslümanın Müslümandan başka gerçek dostu yoktur.” ilahi mesajına inanıp güvenmeliyiz.
Arabın Araptan, Kürdün Kürtten ve Türkün Türkten başka dostu yoktur yalanlarına inanmadan, siyonistlerin ve içimizdeki maşaları olan masonik derin güçlerin bizi birbirimize düşüren oyunlarına gelmemeliyiz.
Ülkemizde son günlerde oluşturulmak istenen tedirginlik havası da bu planların oynanacağı tiyatronun sadece ufak sahneleridir! 12 Haziran tarihi seçimleri ise bu planların sizler tarafından boşa çıkartılacağı tarihi bir gündür! Dağılmadan, ayrılmadan, bölünmeden; küçük hesaplar yapmadan, pireye kızıp yorgan yakmadan, ülkemizin geleceğini düşünerek karar verilecek gündür! 2023’ün aydınlık Türkiye’sine açılan kapının kilidi 12 Haziran 2011 seçimleridir.
Hak ve özgürlüklerimizi “savaşarak” değil sandıkta buluşarak koruyalım
Yüzünüzden tebessüm, dilinizden mazlumlar için dua eksilmesin...
NOT: Mi’rac Gecesini, Mi’racın merkezinde kutlamak için 21 HAZİRAN 2011 tarihinde bizimle UMRE’ye gitmek isteyen kardeşlerimiz, yetkililerden bilgi alabilir! Tel: 0212 616 92 26



Önceki ve Sonraki Yazılar
Şevki Yılmaz Arşivi