Gözü yarda, eli kârda olanlar
İki insan bir davete katılır. Davete katılanlardan biri sofranın hayaliyle ağzını sulandırarak gider, öbür davetli ise davet eden insanı çok sevdiğinden, dost yüzü görmek, gönülleri cilalamak, dostluğun dozunu artırmak için gider.
İkisi de aynı sofrada aynı şeylerden yararlanacaklar.
Yemek için gidenin önüne ne gelirse gelsin memnun olmayacak ve sofranın bir kusurunu bulacak.
Dost yüzü görmeye giden ise ballı kaymak yese de, acı soğan kuru yavan yese de memnun olacaktır. çünkü o, dost yüzü görmeye geldi.
Rabbimiz, İsrail oğulları için “Ey İsrail oğulları, size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki, Ben de ahdinizi yerine getireyim ve ancak Ben’den korkun.” (Bakara 40) buyururken, Muhammed (s.a.v.) ümmeti için “O halde Beni anın, Ben de sizi anayım. Bana şükredin, küfretmeyin.” (Bakara 152) buyurmuş.
Dikkat edersek bu dünya sofrasına getirilen İsrail oğulları nimeti verene değil de nimete baktıklarından Rabbimiz de onlara “Nimetimi hatırlayın” diyor ve nimet karşılığında teşekkür istiyor.
Rabbimiz, bizlerden ise Kendisini zikretmemizi istiyor.
Şeyh Galip:
“Gül değil, ateşi ruhsardadır gözlerimiz.
Ceyşi pervaneye cay olmaz ocağı yakut.”
Yani: “Şu ışığı çok seven Pervane/kelebek, ateş renginde olan yakut taşını görüpte aşk ile onun etrafında dönmediği gibi, bizim gözlerimiz de güle değil gül yanaklıya bakar.” deyivermiş.
Gazneli Mahmut eşlerinden birini daha fazla severmiş. Diğerleri daha çok güzel oldukları için bu fazla sevgiye bir anlam verememişler ve bir gün durumu Sultan Mahmud’a açmışlar. O da eşlerinin hepsini hazine dairesine götürmüş ve “Bunlardan beğendiğinizi alın” demiş. Hepsi önce hazine dairesini gezmişler sonra biri kıymetli taşlardan işlenmiş bir taç almış, öbürü bir altın kemer almış, hepsi istediğini almış. Sultan Mahmut’un çok sevdiği ise “Ben seni beğendim” demiş.
Aslında bu hem sultana hem de hazinenin tamamına sahip olmuştur.
“İmtisâl-i “Cahidû fillâh” oluptur niyyetim
Dîn-i İslâm’ın mücerret gayretidir gayretim”
Yani: “Niyyetim, Cenabı Hakkın Hac suresinde ayet 78 de “Câhidû fillâh” Allah yolunda cihad edin emrine sımsıkı sarılmaktır. İslâm dininin kendini koruma gayreti ne ise benim dini gayretim de odur.” diyen Fatih Sultan Mehmed Han hem Peygamberimizin övgüsüne layık olmuş hem de dünya nimetlerine kavuşmuş.
Ama hocam günümüzde dünya nimetleri genellikle kafirlerin elinde denirse ben de size Mecnunla devenin hikayesini hatırlatırım.
Mecnun devesine binmiş Leyla’sının diyarına yönelmiş. Deve de yeni yavruladığı için potuk evde alıkonulmuş. Mecnun’un gönlü Leyla’da devenin gönlü yavrusunda. Mecnun, Leyla’sının hayaliyle dalarken yuları bırakırmış. Deve durumu anlayınca yavrusuna döner eve gelirmiş. Durumu anlayan Mecnun tekrar yuları ele alır Leyla’sına doğru yol alırmış. Dalınca da deve eve geri gelirmiş ve günler böyle gelip geçer ne Mecnun Leyla’sına kavuşurmuş, ne de deve yavrusuna kavuşurmuş.
Bizim gözümüz yarda, elimiz kârda. Gönlümüz ise ikisi arasında gelip gitmede. Ne kâra sahip olabiliyoruz, ne de yâra.