Laikliği Halka Sordular mı?
“Demokrasi” diye yırtınıyorlar.
İyidir, inkar etseler de bütün ana ilkelerini asr-ı saadetten almışlar. Kaynağını gösterme erdemleri olmasa da zararı yok, memnun oluyoruz. Çünkü biz Müslümanlar da krallık, padişahlık, saltanat istemiyoruz zaten. Tarihimizdeki en büyük, en kötü ve en zararlı kırılma, hilafetten saltanata düşüş olmuş maalesef. Allah bir daha göstermesin krallığı, her türlü diktadan korusun insanları.
“Halkın iradesi” diyorlar. “Aferin” diyerek alkışlıyoruz. Evet, asıl olan halkın iradesidir. O kadar ki halk isterse Allah Teâlâ’nın iradesi olan “şeriatı” bile getirebilmelidir. Halk istemiyorsa, gelmesin. Biz de cebir, şiddet ve ikrah ile kimseyi şeriatçı yapmayacağız. Çünkü onların zorla “şeriatçı” olması, benim zor karşısında “Kemalist” olmama benzer, neye yararsa….
Evet, var mısınız?
“Yokuz” diyorlar.
Nereye gittiniz beyler? Ne oldu halkın iradesine?
İngiltere “varız” diyor. İsveç de öyle. Siz onlardan daha mı demokratsınız?
Siz “amma”sız yapamazsınız değil mi?
Bu tespitten sonra gelelim asıl meseleye…
Sayın Kürşat Bumin tespitini yapıyor: “Türkiye Cumhuriyeti "laik" bir devlet yapısına sahip.”
Peki, nedir bu laiklik?
Onu açıklamıyor. Açıklasın da başına bela mı alsın? Geçiştiriyor sadece: “Cumhuriyetin bu ilkesinin nasıl bir şey olduğunu hatırlatmaya gerek yok, çünkü üzerinde çok yazılıp çizildi.”
Evet, öyle oldu ama bir neticeye varıl dı mı?
Hayır1
Peki uygulamaya bakarsan hala anlaşılan ne?
Dinsizlik.
Nitekim bunu da kanıksamış kendisi: “Ancak biz yine de şunu unutmamalıyız: Bu ülkenin resmi okullarına, adı ne olursa olsun hiçbir din ya da ideolojinin "morali-ahlakı" genelgelerle dayatılmamalıdır.”
Bu konuda dürüstlük ve ciddiyetini de şöyle vurguluyor:
“Laiklik"in doğru anlamıyla anlaşıldığı ve uygulandığı bir ülkede devlet resmi okullarında "laik ahlak"ı da dayatamaz.”
Biz de buna itirazımızı yine uygulamadan kalkarak açıklamıştık bir önceki yazımızda. Şimdi asıl şunu soralım:
Siz bu laikliği kim için istiyorsunuz? Halk için mi?
Peki, halka sordunuz mu bunu?
Bu konuda halk ne diyor, ne istiyor, bunu biliyor musunuz?
Bu sorular halka asla sorulmadı ama cevabı biliniyor aslında. Halk bu laikliği istemiyor. Onun laiklik anlayışına ihtiyacı da yok. Çünkü o zaten kimseye zorla din iman kabullendirmenin çirkin ve yasak olduğunu biliyor.
Bu yüzden ataları da bu konuda asla cebir ve şiddete başvurmamışlar. Yeryüzünde din ve vicdan özgürlüğü anlamında bir laikliği en iyi Osmanlı uygulamış. Bu dünya bugün bile onun seviyesinde değil maalesef.
Evet, Müslümanların laikliğe ihtiyacı olmaz ki. Çünkü onu gerektirecek sorun yaşamazlar. Din ve onun tarih içindeki uygulamaları buna şahittir. İstisnalar herkes için kaideyi bozmaz.
İyi ama bu laiklik niye geldi öyleyse bu ülkeye?
Hemen söyleyelim, İslam Dininden nefret eden batıcı bir kadronun cebir ve şiddetiyle…
Hatırlarsanız bu kanunlar geçerken yetkili bir zatın söyledikleri çok meşhurdur: “Bu kanunlar bu Meclisten behemehal geçecek, ama ihtimal ki bazı kelleler kesilecek.”
Laiklik böyle geldi beyler. Böyle de gidiyor. Halkın başında “balyoz” bunlar. Aksini düşünenler için “ezmek var, tepelemek var.”
Bizim Kürşad’ımız bunları bilmez mi?
Elbette bilir.
Peki ne diye ara çözümleri reddeder?
Bunun iki sebebi olabilir: ilki, o da din düşmanıdır. Vaziyetten vazife çıkarır. İkincisi, ayakları yere basmaz bir idealisttir, entel uğraşılar içindedir.
Bak sevgili kardeşim, İslam bambaşka bir dindir. Müslümanın da bambaşka bir misyonu vardır. Bu ülkede yaşayan bir Müslümansanız, bunları merak ederek okuyun, öğrenin lütfen.
Unutmayın, siz de ölecek ve hesaba çekileceksiniz.
Son söz, görüyor musunuz okullarda din dersleri bunun için ne kadar gerekli…