Sayın Cumhurbaşkanı’na; “Ne şehittir ne gazi” arzı!..
Türkiye’nin önünde mutlaka çağdaş çözümlere kavuşturulması gereken iki büyük problem var:
1- Laiklik,
2- Askerlik.
Bugün, ikincisine göz atacağız...
Yaman bir misalle...
Şöyle bir soruyla başlayalım:
“Oğlunuz askerde.
‘Vatani görev’ini yapıyor...
Ve nöbet tutarken, (Allah muhafaza) başına yıldırım iniyor, hayatını kaybediyor...
Bu durumda ona ne derler?..”
Hiç tereddütsüz “Şehit” dediğinizi duyar gibiyim...
Hayır efendim demezler!..
Ona düpedüz “ölü” derler!..
Ya da en fazla “vazife kaybı!..”
“Görev zayiatı!”
Bir başka tablo:
Diyelim ki komutanı askerdeki oğlunuza “eline bomba vermek” gibi, örneğine rastladığımız bir iş yaptırdı...
Ve diyelim ki...
Oğlunuz (Allah muhafaza), bu yanlış uygulamadan dolayı ölmedi de “sakat” kaldı...
Ne bileyim, kolu koptu diyelim... Bu duruma düşmüş bir Er veya Erbaş’a ne derler?..
Bu sefer bildiniz...
“Gazi” demezler, en fazla “vazife malûlü” derler...
Yazımızın başlığı o ya:
“Ne şehittir ne gazi!..”
Bendeniz, Çorum’da bu durumdaki bir grup vatan evladı ile buluştum...
Kiminin eli yoktu, kiminin bacağı...
Bazı arkadaşları da “medfun” imiş; görev zayiatı!..
•
Bunları, gaziden de şehitten de saymıyorlarmış... Ve bundan dolayı da fena halde içerliyorlarmış!..
Diyorlar ki; “Sanki elimizi, kolumuzu diskoda eğlenirken kaybettik!..”
Bunların anne, babaları, kardeşleri, akrabaları, komşuları, arkadaşları da fena halde öfkeli...
Öyle ya; sen çocuğu askere alıyorsun...
İstediğin gibi istifade ediyorsun...
Çocuk bu vatan için nöbet tutarken ya da komutanın verdiği bir görevi ifa ederken hayatını kaybediyor, kolunu, bacağını, gözünü, kulağını kaybediyor...
Sen buna adeta “barda eğlenirken ölmüş, sakat kalmış” muamelesi çekiyorsun!..
Bu duruma düşürülmüş yani “görev zayiatı” ya da “görev malûlü” sınıfına atılmış vatandaşlarımızın dosyaları hali hazırda mahkemede.
Dosya sayısı tam 12 bin 337!..
Bu durumda olanların büyük bir bölümünün derdini içine attığını, mahkemelere başvurmadığını ya da vuramadığını hesap edersek, medyanın pek ilgilenmediği bir büyük vicdan yarası!..
Hale bakın;
bu çocukların cenazeleri, “şehit mezarlıklarına” gömülmüyor...
Çünkü, uğruna can verdikleri memleket onları “şehitten” saymıyor...
Bir de yaman uygulama;
Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül her Ramazan, “Şehit Aileleri ve Gazilerimize iftar yemeği” veriyor...
Ama bunlardan biri dahi çağrılmıyor!..
Evet, en büyük sıkıntı bu; gönül yarası!..
Bir de maddi kayıplar var...
Mesela;
bunlar, “diğerlerine” yani PKK kurşunu ile şehit olanların ailelerine veya gazilerimize sunulan “sıfır faizli konut kredisi”nden faydalanamaz.
İçişleri Bakanlığı’nın “işe yerleştirme kontenjanı”,
rehabilitasyon merkezlerine yerleştirilme, “protez yapımında fiyat açısından sınırsızlık”, doğalgaz, elektrik, su faturalarında indirim gibi imkanlardan faydalanamaz...
Diğerlerinin üniversiteye giden çocukları için “harç muafiyeti” vardır; bunların çocukları bu imkândan da mahrumdur...
Ve ilginç bir uygulama daha;
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bunlara nasıl olmuşsa üzerinde “GAZİ” ibaresi bulunan kartlardan vermiş...
Ve hangi akla hizmettir bilinmez, bu durumdakilerden, eski kartlarını iade etmelerini ve yeni kartlarını almalarını istemiş...
Tahmin edeceğiniz üzere; yeni kartlardan “Gazi” ibaresi atılmış!..
Evet, tam mânâsıyla “Ne şehittir ne gazi” durumu...
Şimdiiii...
Son bölümde Sayın Cumhurbaşkanı’na hitap edeyim: Bu konudaki hassasiyetiniz hepimizin malûmudur...
Sayın Gül, lütfen...
Ramazan’daki iftarınıza bu kesimin temsilcilerini de davet ediniz...
Ve lütfen, bu durumdaki vatandaşlarımızın mağduriyetlerini giderecek adımın atılması için öncülük ediniz!...
Saygılarımla!..