Avrupalılar ve "Avrupalılık" kimliği
Bir gün Kayseri kaçamağı, ertesi gün Kayseri izlenimleri derken, Perşembe günü yazdığımız "Avrupa... Nereden nereye" başlıklı yazının ikinci bölümü Pazar'a kadar sarktı.
Okuyanlar hatırlayacak; o yazımızda AB projesinin temelinde "Avrupa'da bir daha asla savaş olmaması",
"Avrupalılar'ın bir daha asla birbirleriyle savaşmaması" amacının yattığını anlatmış ve eklemiştik: "Avrupalılar'ın bir daha birbirleriyle savaşmamaları için ulusal kimliklerin ötesinde ya da üstünde 'Avrupalılık' kimliğinin yaratılması ya da canlandırılması gerekiyordu."
Sonra, "Yaratmak" ile "Canlandırmak" arasındaki farkı anlatmıştık:
Avrupalı kimliğini canlandırmak, kendini ötekine tanımlamak çabasıdır.
Avrupalı kimliğini yaratmak ise, dil, din, ırk farklarını bir yana itip Avrupa kıtasında yaşayan herkesi Avrupalı olarak görmektir. Herkesi Avrupa ulusunun bir bireyi kabul etmektir.
Ne yazık ki, ekonomik kriz, kaçak göçmen sorunu, işsizlik gibi bir dizi faktörün tetiklemesiyle Avrupa'da, daha doğrusu AB'de şu sıralar Avrupalı kimliğini yaratmak yerine eski Avrupalı kimliğini canlandırmak eğilimi ağır basıyor. Hem de tehlikeli biçimde: AB'nin tüm ülkelerinde aşırı sağ akımlar yükselişte. AB'nin tüm üyelerinde yabancı düşmanlığı iyice tırmanışta. AB'nin tüm parçalarında içe kapanma, bencillik virüsü toplumu pençesine aldı. Peki, bu tehlikeli gidiş nasıl durdurulabilir? Çözüm ne?
Bu soruların yanıtını hafta başında İstanbul'da açıklanan bir rapor veriyor. Raporun adı: "Birlikte Yaşamak". Avrupa Konseyi'nin isteğiyle hazırlanan bu rapor bir grup "Akil insan"ın eseri. Sayalım: Joschka Fischer, Emma Bonino, Timothy Garton Ash, Martin Hirsch, Danuta Hübner, Ayşe Kadıoğlu, Sonja Licht, Vladimir Loukine, Javier Solana Madariaga ve Edward Mortimer.
"21'inci yüzyıl Avrupa'sında çeşitlilik ile özgürlüğün nasıl bağdaştırılabileceğini" araştıran raporda 59 öneri sıralanıyor.
Çeşitliliğin Avrupa'nın gücü olarak görülmesi, farklı kimliklerin Avrupa'nın zenginliği olarak kabul edilmesi çağrısı yapılan, "Göçmenlerden yasalara saygı dışında hiçbir şey istememeliyiz. Özellikle inançlarından, kültürlerinden, kimliklerinden vazgeçmelerini beklememeliyiz" denilen raporda özellikle şu bakış açısını ya da tavsiyeyi çok önemsedik:
"Nasıl ki ABD'de Afro-Amerikalılar, İtalyan- Amerikalılar, İspanyol-Amerikalılar varsa, neden biz de 'tire işaretli Avrupalılar' düşlemeyelim? Türk-Almanlar, Magripli-Fransızlar, Asyalı-İngilizler gibi..."
Schengen sistemini daraltmaya hazırlanan, liberal hükümetlerin bile sağa, aşırı sağa kaymakta oldukları bir AB'de, yarının Avrupa'sına, yarının Avrupalı'sına vizyon getiren bu çağrıya kulak veren çıkar mı? Kim bilir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.