Serdar Arseven

Serdar Arseven

'Sıkıysa alma!..'

'Sıkıysa alma!..'

Mazlum-Der’i bilirsiniz…
“İnsan Hakları”yla ilgilenir…
“Mazluma kimliği sorulmaz” mevzuları!..
Mazlum-Der sormazsa da…
Ona sorulur, kimliği!..
Hatta…
Görün başına geleni…
Bir telefon:
-Efendim, Mazlum-Der…
-İyi günler…
-Size de, buyrun…
-Ben, Ankara üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi’nden arıyorum.
-Buyrun.
-Bugün, “Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Türkiye” konulu bir panelimiz vardı. Davetiyemiz ulaşmıştır herhalde?..
-Evet, bir temsilcimiz katılacak.
-Efendim, biliyorsunuz bir prosedür var…
-Ne gibi?
-Türbanlı alınmıyor!... Bildiğiniz gibi, üniversitelerdeki genel uygulama.
-Ama?.. Temsilci arkadaşımız başörtülü…
-öyle bir sorun çıkmazsa çok iyi olur!.. Bir başka arkadaşınızı görevlendirirseniz, memnun kalırız!..

İşte böyle…
Nâzikçe, “Türbanla gelecekseniz hiç gelmeyin” mesajını göndermiş herifler!..
Telefona bakan dernek görevlisi hanım da, bu “çirkin yaklaşımı” dernek yönetimine iletmiş haliyle…
Sonrası mı?..
Anlatayım:
Mazlum-Der Genel Sekreteri Emre Yurtalan, “İNSAN HAKLARI” merkezi’nin bu “skandal” talebinden haberdar olur olmaz küplere binmiş…
“Bu nasıl bir insan hakları anlayışıdır. İnsan Hakları Merkezi’ni yönetenler, Mazlum-Der gibi bu alanda faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne böyle bir uyarıda bulunma cesaretini nereden alırlar” demiş…
Ve Mazlum-Der’in kurumsal tepkisini “İNSAN HAKLARI” merkezine iletmiş!..

Bu kadarı yeterli mi?..
Hayır değil…
Mazlum-Der yönetimi, üniversiteden gelen “uyarıyı” dikkate almamaya…
Ve…
O panele, “başörtülü temsilciyle” katılmaya karar vermiş!..

Panel önemsiz, tavır çok mühim…
Dernek yönetimi, “Madem almayacaklar, gitmeyelim” diyebilirdi…
Bunun yerine “almasınlar da görelim” tavrının sergilenmesi son derece önemli…
Mazlum-Der, “geri adım atmış olsaydı…”
üniversite yöneticileri;
“İşte, bu yobazlara böyle davranmak lâzım!..” diyeceklerdi…
Böyle yapmayıp…
“Almayın da görelim” tavrını gösterince, Mazlum-Der…
Geri adımı atan, üniversite yönetimi olmuş!..
üniversiteye başörtüsüyle giden Mazlum-Der temsilcisi Emine Şengül, paneli sonuna kadar tâkip etmiş…
“Müdahale” mi?...
Bizim arkadaşlar, toplantının ardından sorunca…
üniversite yöneticileri:
“Mazlum-Der hassasiyet gösterdi…
Müdahalede bulunmadık” demiş!..

Evet, hadise bu!..
İki taraftan biri gerileyecekti!..
Mazlum-Der…
Ya;
Birilerinin yaptığı gibi;
“Aman sıkıntı olmasın…
Aman, başörtüsü meselesi gündeme gelmesin” diyecekti…
“Etliye sütlüye dokunmama” tavrını, “itidal-sağduyu, uzlaşma arayışı” gibi laflarla yedirmeye yeltenecekti…
Ya da…
“Burası benim memleketim. O herifler de kim oluyormuş” diyerek, üzerine üzerine gidecekti!..

Bunca yıldır şunu gördüm ki;
Bütün zâlimler korkaktır!..
Cesaretlerini, “mağdurların” çekingen tavırlarından alırlar!..
üzerlerine gittiğinizde…
“Pabucun ne kadar pahalı olduğunu” gösterdiğinizde uzlaşmanın, anlaşmanın yollarını ararlar…
Bunların, “öteki tarafa” bakan bir “idealleri” olmadığından, bütün hesaplarında “bu dünyanın nimetleri”ni göz önünde bulundururlar…
Bu nimetlerin herhangi birinden olma ihtimali belirdiğinde –ki bu ihtimal şu sıralarda hayli kuvvetli- geri adım atarlar!..
Ve…
Şüphesiz…
Zâlimler, ancak “azâmetten” anlarlar!..

Mazlum-Der, o toplantıya başörtülü bir temsilciyle iştirak etmeseydi…
Belki…
üniversite yönetiminden bir “Aferin” alacaktı...
Lâkin…
Kendisine “değer” verenlerin gözündeki itibarını azaltacaktı…

Büyüttük değil mi?..
Evet, “minik” bir kahramanlığı, büyük bir “meydan zaferi” haline getirdik…
Varsın, öyle olsun…
“Marifet iltifata tâbi” değil mi?..
İltifat edelim ki…
“Büyük zaferler” de gelsin!..



Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi