'Thanks, BBB (Big Brother Bush)!'
Birçok konu arasında bir tercih yapmak istediğinizde, ‘evleviyet’i / önceliği hangi konuya veriyorsanız, sizin için en önemli konu odur, diğerleri daha sonraki şartlara göre yeni bir sıralamaya göre belirlenir.. Yani, herkes kendi İsmail’ini belirlemek zorundadır..
Sözgelimi, bir konuya bir müslüman olarak, İslâm Milleti’nin birliği ve geleceğine etkileri açısından bakarsanız, öncelik odur, diğer konular ikinci sırada kalır. Ki, ‘müslüman’ insan ve toplumların her konuya her şeyden önce, bu açıdan bakması mantıkî ve imanî bir gerekliliktir. Yoksa, orada bir zaafın varolduğu ve bünyede bir yara ve surda bir gedik açıldığı anlaşılır.. Aynı şekilde, bir konuya, meselâ kavmiyetçilik/ nasyonalizm veya laiklik vs. açısından bakılırsa, o zaman da tepki ve evleviyetlerin belirlenmesindeki sıralama farklı olur..
Türkiye’nin Kuzey Irak’daki PKK sığınak, kamp ve mevzilerine karşı giriştiği operasyona da bu açıdan bakıldığında, bölgedeki halkların tepkileri, ‘evleviyet’lerine göre farklı oldu.
Arab rejimlerinin ve arab halklarının kamuoyunu yönlendiren medyanın, ‘bir arab toprağı olan Irak’a yapılan bu müdahale’den dolayı, ‘arabçılık, arab kavmiyetçiliği’ duygusunun da etkisiyle bir kırgınlık yansıttığı anlaşılıyor.. Onların Filistin Mes’elesi’nde de, genelde bu çerçevede bir sızlanma geleneği ve yaklaşımı içinde oldukları, 60 yıldır bilinen bir durum..
İran İslâm Cumhuriyeti’nin ise, konuya, hem kendi resmî siyasetinin temel çerçevesi olarak kabul ettiği İslâmî yorum içinde; ve hem de kendi güvenlik ve bölgedeki güç dengeleri açısından yaklaşmaya özen gösterdiği görülüyor.. İran medyası da, genelde aynı çizgide..
Türkiye’de ise, resmî ideolojiye uygun bir zeminde bulunan kesimlerin, ‘türkçü’ güç gösterileri, ‘Elimizin ağır olduğu anlaşıldı.. Bölgenin super gücüyüz.. Dünyadaki 7 büyük ordudan birisiyiz..’ şeklindeki sevinç çığlıklarından da anlaşılabilir.. Ancak, bu halkın aynı kavmiyetçi yaklaşımı paylaşmayan kesimlerinin tepkisinin de aynı olduğu söylenebilir mi?
Türkiye’deki kürdçü çevre ve teşekküllerin konuya nasıl yaklaştığını ve müslüman halkımızın kürd kavminden olan kesimlerini de, onların duygularını tahrik ederek kendi yanlarına çekmeye çalıştıklarını, çalışacaklarını tekrara gerek yok.. Nitekim, Cizre’nin azledilen Belediye Başkanı, dün, ‘çocuklarımızın (!) üzerine bombalar yağdıranlarla bayramlaşmayacağız..’ diye, teröristlere açıkça sahib çıkıyor ve ‘AK Parti’ye oy verenlerin, el uzatanların şerefleri’ üzerine ağır sözler ediyordu.. Bu konuda, çoğu DTP’lilerin de farklı şeyler söylemeyeceği tahmin edilebilir..
İşgalci Amerika’nın müsaade ettiği kadar, yani sınırlı hareket alanı olan Bağdad’daki merkezî Hükûmet ile Kuzey Irak’daki mahallî Kürd Yönetimi’nden de rahatsızlık beyanlarının gelmesi tabiîdir. çünkü, yönetimine tâlib oldukları halk kitlelerine, ‘tribünlere selâm’ vermek durumundadırlar.. Ama, Mes’ud Barzanî, dün, Salahaddin şehrinde İng. Dışişl. Bak. David Miliband ile görüşmesi sonrasında, ‘kürd kanı ucuz değildir..’ gibi laflar etmiş.. Halbuki, kürdün, türkün, arabın veya bir başka kavimden hiçbir insanın kanı ucuz değildir; şer’an meşrû, geçerli bir sebeb olmadıkça insan kanının akıtılmaması gerekir.
Barzanî’nin ‘sivil kayıplar olduğuna dair iddialarının doğruluğu’ da inandırıcı gözükmüyor. çünkü bu hususta hiçbir görüntü yansıtamadılar. Ayrıca, Türkiye’nin ‘sivillerin ve düşmanca tavrı olmayan mahallî güçlerin hedef alınmayacağı’ şeklindeki prensip kararına bağlı olduğu anlaşılıyor.. Ama, kazaen zarar gören siviller yine de olabilir; hedef alınmasalar da...
Ayrıca, bölgedeki insanlardan, kimin PKK’lı, kimin özel Tim; kimin ‘muhbir’ olduğunun anlaşılmasının kolay olmadığı da bir ayrı konu..
Bir devlet olan Türkiye’nin bir silahlı mücadele örgütü olan PKK ile mücadelesinin, tam mânasıyla bir ‘savaş’ olarak nitelenmesi yanlış olmaz, artık.. Bu konuda, daha önce ‘düşük profilli bir iç-savaş’ gibi nitelemeler bile çekinilerek dile getiriliyordu.. Şimdi ise, uluslararası bir savaş merhalesine ulaşılmış bulunuluyor..
Kendisinin, askerî açıdan bu çapta muhatab alınması, PKK’ca da istenen bir durum olmalıdır. çünkü, bu durum, onu sıradan bir ‘terör örgütü’ konumundan, bir ‘silahlı mücadele örgütü’ konumuna getirmektedir.. Ve esasen gelişmeler de o yönde.. çünkü, başlangıçta küçücük, dar kadrolu bir ‘terör örgütü’ olarak ortaya çıkan bu hareket, daha sonra, sırtını dayanabileceği bir halk tabanı da bulmuştur. Bu da, T.C. rejiminin başta eğitim olmak üzere, hemen her konuda ‘laik-kemalist/kavmiyetçi’ bir resmî ideoloji çerçevesinde şekillenen bir siyaset izlemesinin acı meyvesidir.. Ayrıca, bu gibi oluşumun ardında, başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, yığınla emperyalist-şeytanî odakların ve entrikalarının olması da tabiîdir.. Esasen, hele de son 200 yıl boyunca, müslüman coğrafyalarındaki hangi kavmiyetçi/nasyonalist cereyan ve hareket, emperyalistler tarafından ilgisizlikle karşılanmıştır ki?
Keza, ‘marksist-ateist/laik’ bir temel üzerinde gelişen ve kamplarında İslâm’la düşmanlığı da bilinen PKK’nın, şimdi, -tıpkı, laik T.C.’nin işine geldiği zaman İslâmî motifleri devreye koyması gibi-, bazı kürdçü kuruluşlar aracılığıyla, ‘İslâm’a sarılıyor gözükmesi ve ‘ülkemiz Kürdistan’ı kendi aralarında paylaşan sözde İslâm devletleri ve İslâmî partilerin emriyle kürd halkının çocukları katledilmektedir!’ diye bildiriler yayınlatması da ilgi çekicidir.
İlginç bir nokta da.. Başbakan Erdoğan ve Gen. Büyükanıt’ın operasyonun gereken süre ve şekillerde devam edeceğini açıklamaları.. Amma, Büyükanıt, ‘istihbarat ve bilgi akışı sağlandıkça..’ diye bir ihtiyat cümlesini eklemeyi de ihmal etmiyor..
Bu bilgi ve istihbarat akışının ise, Amerika’dan ve Amerikan menfaatlerine göre geldiği açık.. Yani, bir askerî başarı varsa; bu, Amerika sâyesinde.. Ayrıca, Büyükanıt’ın Amerikan istihbaratına güvenerek, PKK kamplarının artık ‘BBG evine dönüştüğü’nü açıklaması komik.. PKK için de Türkiye öyledir; zâhir.. PKK’ya Türkiye üzerinden gönderilen en hassas silah ve cihazların Habur Sınır Kapısı’nda son anda farkedilmesi başka nasıl izah edilebilir?
Ama, yine de düne kadar Amerika’ya düşman olan ‘ulusalcı’lar şimdi ona teşekkür edebilir..
Büyükanıt, operasyonun önceden Amerika’ya bildirildiğini de belirtiyor. Bu da anlaşılabilir. çünkü, Irak, Amerika’nın işgali altında.. Barzanî de bu hususa dikkat çekiyor ve ‘Bölgenin sorumluluğu Amerika’nın elindedir.’ diye, Amerika’ya üstü kapalı bir serzenişte bulunuyor. Ama, Amerika’ya bildirilen bu operasyon öncesinde, Amerika da, yıllardır himaye ettiği PKK’lıların, hemen emin yerlere intikalini sağlamamış mıdır?
Amerika izin, bilgi ve istihbarat vermiştir ve kontrol onun elindedir: O halde, ‘Thanks, BBB (Big Brother Bush! / Teşekkürler, Büyük Birader Bush!)
Yani, Türkiye, elkaşığıyla çorba içmiştir.. Bundan gururlanacak olanlar gururlanabilir..
Müslümanlar için ‘evleviyet’, müslüman toplumlararası çatışma zeminlerini yok etmektir..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.