Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

19 Mayıs hikayeleri!

19 Mayıs hikayeleri!

Tarihi yazanla okuyanı karşı karşıya getirdiğinizde geçmişin odağındaki sahte denklemler ister istemez bozuluyor. Okuyanlar soruyorlar:
Bir Kırık Tekne hikayesi vardı ya, ne kadarı doğru ne kadarı masal?
Masal kısmını resmi tarih mekteplerinde çokça dinledik.
Ne kahramanlardı değil mi!..
İstanbul işgal altında, Anadolu küffarın askerleri ile bir baştan bir başa kuşatıldığı anda ittihatçı kahramanlar ne görelim koca İstanbul’da bula bula kırık bir tekne(!) bulmuşlar.
Bu tekne ile Karadeniz’in engin dalgalarına dalacaklar ve de Samsun’dan çıkıp vatan kurtaracaklar. Öyle olmuş nitekim. Dalmışlar çıkmışlar, vatan da kurtulmuş.
İşte o yaşlarda bu Kırık Tekne hikayesini öğretmenimizden dinledikçe üzülüyorduk.
Delik tekne Karadeniz’in azgın sularında ama arkadan İngilizler takip ediyormuş.
İngiliz bu, insafı merhameti olsaydı 15 bin Kızılderili’yi katletmezdi.
Basra’yı kirletmezdi, Libya’yı topa tutmazdı...
Ne hikmetse İngilizler kırık tekneyi takip etmişler ama bomba falan atmamışlar.
İşte 19 Mayıs’ın kısaca resmi hikayesi böyle.
Hem canlı hem de heyecanlı.
Sonra resmi ideolojinin maskesi düşünce ne görelim, Kırık Tekne olayı masalmış.
Bir varmış bir yokmuş masalı...
İttihatçılar padişahı kötülemek için uydurmuşlar.
Hani 27 Mayıs öncesinde Menderes subayları öldürtüp kıyma yaptıktan sonra Gölbaşı’ndaki depolarda saklıyormuş ya, işte onun gibi...
Devletin radyosundan bu tip kuyruklu yalanları dinlediğimizde “cani Menderes” diyorduk. Öyle ya, nasıl bir yürek ki subayları öldürtüp buzluklara atarsın.
Tekne masalı meğerse resmi ideolojinin anlattığı gibi değilmiş.
27 Mayıs subayları kıyma, 19 Mayıs delik tekne!...
Mahzun padişah Vahdettin, Mustafa Kemal ile maiyetine yüklü harcırah ödemek suretiyle Anadolu’daki milli heyecanı organize etmek için görevlendirmiş.
Maiyet deyince biraz duralım.
Aşçısından emir subayına varıncaya kadar dört dörtlük...
Tekne de delikli melikli değilmiş, basbayağı bir gemi.
İşte 19 Mayıs dedikleri olayın arka planı böyle.
Samsun’a çıkan görevliler oradan da doğruca Erzurum’a.
Erzurum Anadolu için bir dönüş noktası.
Kazım Karabekir gibi bir vatan evladının karargahı.
Mustafa Kemal, Mustafa Kemal olmuşsa burada olmuş.
Milli mücadelenin başlangıcı işte burası. Milli Mücadele Kazım Karabekir eliyle dokunmuş, padişah ve saltanat adına sadakat yeminleri yapılarak yola çıkılmış.
Ne var ki tarihin devamı mahzun, garip, sahipsiz ve de ayak oyunlarına muhatap.
Sonrasında ikiyüzlü İngiliz siyasetini tüm çıplaklığı ile görüyoruz.
Yeminler tutulmadı, verilen sözler yerine getirilmedi.
Tarih sayfalarında baş dönmesi, mide bulantıları var.
Hani Yunan’ı da İzmir’den denize domates çuvalları gibi dökmüştük ya!
Oysa ki İzmir havalisinde bir tane Yunan askerinin mezarı yok, Çanakkale’de var da orada yok. Çevirin diğer sayfayı, orada da Lozan çıkar karşınıza.
Güya Anadolu’nun tapusunu Lozan’da İngiliz müttefiklerinden almışız...
Bin yıldır bu millet Anadolu’da gecekondu gibi tapusuz duruyormuş.
Bu da bir başka kuyruklu yalanın hikayesi...
Velhasıl birileri darbe yapsa bayram, yalan tarih uydursa yine bayram...
Bugünlere öyle geldik, ama öyle gitmeyecek Allah’ın izni ile...
Tarih kendi sayfalarında açılacak ve bizler de Kürdü ile, Türkü ile, Lazı ile, Çerkezi ile bayramlara kavuşacağız, Yaratan’dan birlik ve beraberlik dua ederiz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi