Bürokratik güçler yumruklaşıyor dayağı MHP yiyor
Bir soruyla başlayayım: Taraf gazetesine Ergenekon belgelerini kim verdi? Her biri bomba etkisi yapan bilgileri Taraf'a birkaç yıl boyunca hangi odak ulaştırdı? Herkes biliyor ki "oralarda" birileri var!
Çünkü Türkiye'de terimin gerçek anlamıyla "araştırmacı gazetecilik" yapılamaz. Devletin arşivindeki bilgilere, içeriden yardım edilmediği sürece, hiçbir gazeteci ulaşamaz.
Ancak devletin içindeki bir grup, diğer gruba karşı yürüttüğü mücadeleden galip çıkmak için bazı belgeleri medyaya sızdırır.
Taraf'a sızdırılan belgeler...
1) Devlet ve askeriye içinde farklı düşünen odaklar olduğunu apaçık ortaya koydu.
2) "Karanlık odaklar" lafının her zaman geçerli olmadığını; demokratik güçlerle ittifak yapanların da kendilerini böyle karanlıkla koruduğunu gösterdi.
***
Gelelim diğer olaya...
Hiç kuşku yok ki siyaset mühendisleri, Deniz Baykal'ın kasetini, CHP'yi yeniden konumlandırmak için piyasaya sürdü.
Seçimlere daha bir yıl vardı. Aydın Doğan medyasının vantilatörlerini arkasına alan CHP'nin yeni başkanı, partiyi toparlayarak AK Parti'ye karşı bir "sıklet merkezi" oluşturabilirdi.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu kendine verilen rolü hiç de fena oynamadı:
Süleyman Demirel'in adamlarına ve Ergenekon takımına kucak açarak CHP'yi bir "açık büfe" haline getirdi. (Yersen!)
***
Bu iki olay devlet içinde kapışan iki rakip güç olduğunu bize apaçık gösteriyor.
Bunu bir kenara yazıp devam edelim...
12 Eylül Referandumu hakkında, "Evet çıktığı takdirde 13 Eylül sabahı, yepyeni bir Türkiye'ye uyanacağız" diyenler olmuştu.
Onlara: "80 yıllık vesayet rejimi bir günde bitmez... Referandumun ardından genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi var... Statükocu güçler mücadeleye devam edecektir" demiştik.
Nitekim seçim yaklaştıkça gerilim de arttı: Statüko seçimin ardından yapılacak Yeni Anayasa'ya hazırlanıyordu.
Partilerin nasıl sıralanacağı belliydi. Hükümeti yine AK Parti kuracaktı. Statükocular için kritik mesele şuydu:
AKP, Yeni Anayasa'yı tek başını değiştirecek güce sahip olacak mı, olmayacak mı?
***
Statükocu güçler, AKP'nin kazanacağı milletvekili sayısını azaltmak üzere harekete geçti:
Çatışmalar ve cenazeler hem MHP'nin, hem de BDP'nin oyunu artırıyordu.
Ateşkese rağmen hem askeriye, hem de örgüt içindeki şahinler yine şiddete başvurdu.
Başbakan Erdoğan'ın, "Kandil ile Silivri'nin yazdığı senaryo oynanıyor" derken işte bunu kastediyordu.
Statükocular, hem MHP'yi, hem de BDP'yi, olabildiğince güçlü bir biçimde, Meclis'e sokmaya çalışıyordu.
Çünkü Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde... MHP, "Bölünüyoruz" diye haykıracak... BDP ise "Kürtlerin haklarını, bize sormadan veremezsiniz" diye bağıracaktı.
(Farkında mısınız? İstanbul büyük sermayesinin medya sesi olan Aydın Doğan'ın Radikal gazetesi, seçim döneminde BDP'ye sevdalandı! Kürtçe aşk mektupları yazıp duruyor.)
Böylece Yeni Anayasa daha doğmadan eskimiş, köhnemiş, çağdışı kalmış hale gelerek, statükonun sürmesini sağlayacaktı.
***
Özetle... Devlet içindeki statükocu bir kesim... Kasetle Baykal'ı gönderdikten sonra, AD medyası ve Demirel aracılığıyla CHP'ye gaz verirken...
Savaş kartını kullanarak, MHP'nin barajı geçmesi ve BDP'nin mümkün olduğu kadar çok bağımsızla Meclis'e gelmesi için çalışıyor.
Biri MHP gemisini yüzdürmek istiyor, diğeri batırmak. Bence olay bu...
Demokratik bir Anayasa yapılmasını engellemek isteyen bu "kasetçi güce" karşılık... Son dönemde "aynı silahı" kullanan öteki güç harekete geçti...
Biri MHP gemisini yüzdürmek istiyor, diğeri batırmak. Bence olay bu...