Van'dan selam
Hep yurtdışı olacak değil ya! Bu kez Başbakan Erdoğan'ın Doğu ve Güneydoğu Anadolu gezisini izliyoruz. İki günde dört durak: Kars, Van, Hakkâri ve Şanlıurfa.
Kars'ta Erdoğan kürsüdeyken güvenlik görevlileriyle biraz sohbet ettik. Gizlemeye çalıştıkları bir tedirginlikleri vardı. Bir ara biri bu tedirginliğin ipucunu verdi: "Van biraz sıkıntılı..."
Uçağımız göl tarafından (Not: Pist göle kadar uzanıyor) indikten sonra otobüslerle kent merkezine giderken gözlerime inanamadım: İnsanlar yol boyunca, yolun iki tarafında da sıralanmışlar... Ellerinde Türk bayrakları... Başörtülü kadınlar otobüsün önündeki Erdoğan'ın fotoğrafını çekmeye çalışıyor... Delikanlılar, genç kızlar içtenlikle, sevecenlikle el sallıyor... Orta yaşlılar, yaşlılar ellerini göğüslerine götürüp selam veriyor... Hepsinin de yüzleri aydınlık, sevecen...
Mitingin yapılacağı 5 Yol Meydanı'na vardık: Bir insan denizi. Bir Türk bayrağı okyanusu. Bu kadar çok bayrağı bir arada görmek her zaman rastlanacak bir tablo değil. Hele Van'da!
Bir ara fırsatını bulup Erdoğan'ın konuşacağı platforma çıktık, alanı görmek için: İnsan selinin ucu bucağı yoktu. Güvenlikçiler boşuna canlarını sıkmışlar.
Sunucunun önemle ve özenle "Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı" diye takdim ettiği Erdoğan tablodan hoşnut mikrofonu eline aldı ve kamuoyunun günlerdir merakla beklediği konuşmasına başladı: "Sizlerle dertleşmeye geldim. Sohbet etmeye, hemhal olmaya, gönlümü açmaya, gönlümden geçenleri paylaşmaya geldim..."
Önce Sarıkamış örneği: "Benim dedem 1915'te Rize'den Sarıkamış'a gitti ve orada elinde silahıyla donarak şehit düştü. Cephedekilerin cephanesi tükendi. Van'dan takviye edilmesi gerekiyordu ama Sarıkamış'a cephane götürecek yetişkin kalmamıştı. Yaşları 12-17 arasında 120 çocuk görevlendirildi. O çocuklar kışın en sert, en karlı günlerinde dağları aşarak Sarıkamış'a cephane ulaştırdılar. Ama 22'si dönebildi Van'a. 98'i gidişte ve dönüşte, yolda donarak can verdiler..."
Ve can alıcı, gönül tellerini titreten bağlama cümlesi: "Biz yurttaşlığın, dostluğun, kardeşliğin ötesinde, bu topraklarda koyun koyuna yatan kader ortaklarıyız."
Sonra "Neden fitneye, fesada, nifaka prim verelim" diye sordu, "Kardeşler arasında hesaplaşma değil helalleşme olur" diye pekiştirdi, "Kardeşlikten güzeli yok" diye altını çizdi ve AK Parti'nin, hükümetinin Kürt sorununa ilişkin açılımlarını ve politikalarını geçmişten ve günümüzden örneklerle uzun uzun anlattı.
Mesajlarını iki temele dayandırdı: 1- Asimilasyona hayır. 2- İnkâra hayır.
"Kürt ve PKK sorunlarını karıştırmayalım" diyen, "Kürt sorunu denen dert kıyamete kadar mı devam etsin" diye soran Erdoğan çözümün adresini de gösterdi: 1- Yeni Anayasa, 2- İleri demokrasi, 3- İleri hak ve özgürlükler.
Sonra bunları açtı: "Sivil, katılımcı, özgürlükçü yeni Anayasa'yı 74 milyon hep birlikte yapacağız.
Özgürlük alanlarını daha da genişletecek, haklarımızı ve demokrasimizi daha ileri götüreceğiz."
Yeni Anayasa'yı engellemek için "CHPMHP-BDP-PKK-Ergenekon-Emekli siyasetçiler" den oluşan bir cephenin kurulduğunu söyleyen, "Terör örgütünün ve BDP'nin kimlerden destek aldığını sorgulayın" diyen Erdoğan, konuşmasının burasında sesini daha da yükseltti: "AK Parti 400 milletvekiliyle de gelse yeni Anayasa yaptırmayız diyorlar. Biz 400'le gelelim de gücün yetiyorsa yaptırma!"
Başbakan'ın Vanlılar'a, özellikle Vanlı kadınlara çağrısı da önemliydi: "Çocuğu dağa çıkmış anneler; onları geri getirmenin yolunu arayın. Çocuğu dağa götürülmek istenen anneler; onları engelleyin.
Çünkü biz annelerin artık dağın değil, okulun yolunu gözlemesi için uğraşıyoruz."
Erdoğan coşkulu konuşmasını "Biz size âşığız" diye noktalarken, gözümüz alanın çevresindeki binalardan birine asılmış bir pankarta takıldı:
"Eskiden leğen üzerinde kayardık.
Şimdi Abalı kayak merkezimiz var. Hayaldi, gerçek oldu. İmza: Gevaşlılar."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.