AKP ve Kürtler
ŞERAFETTİN Elçi, Altan Tan gibi ‘sağcı’ bilinen isimlerle Kemal Burkay gibi ‘solcu’ bilinen isimler daima şiddetten uzak durdular. Bu sebepten medyada “ılımlı isimler” olarak bilinirler. Fakat bu gibi isimlerin çoğunun siyasi görüşleri Abdullah Öcalan’dan daha şoven ve daha aşırıdır.
Hele Kemal Burkay, Öcalan’ı “Türk devletine satılmış” gibi gösterir!
Şerafettin Elçi, Diyarbakır’daki seçim konuşmasında, Başbakan Erdoğan’a hücum ederek bakın ne diyor:
“Kürt kanı döken Kürt kanında boğulur... Her halk gibi Kürtlerin de dili ve toprağı vardır. Kürtler bugün zafere çok yakındır... 12 Haziran’da AKP’ye büyük bir tokat atarak Amed’den (Diyarbakır) göndereceğiz. Özgürlük bayrağını Amed’in surlarına dikmek boynumuzun borcudur...”
Elçi’nin sözleri “Kahrolsun AKP, Katil Erdoğan” sloganlarıyla karşılanmış. (Taraf, 20 Mayıs)
Baş düşman AKP
AK Parti’yi baş düşman görüyorlar çünkü bölgede geniş bir oy tabanını tutuyor ve etnik-şoven unsurların istediği ‘harita’nın sandıktan çıkmasını engelliyor!
Nasıl oluyor bu?
Rahmetli Özal’ın yapmak istediği şekilde oluyor: AK Parti muhafazakâr değerler üzerinden ılımlı ve muhafazakâr Kürt kitleleriyle bir duygudaşlık inşa etmiştir. İyi de etmiştir.
Aynı zamanda halka pragmatik bir hizmet diliyle sesleniyor; bölgeye yatırım akıtıyor. İyi de yapıyor.
Bilimsel literatürde de böyledir: Etnik sorunlara demokratik açılımlarla ve ekonomik gelişmeyle yaklaşılır!
Dün Erdoğan’ın Van mitingindeki konuşması böyleydi: Ortak manevi değerler, demokrasi ve ekonomi.
Van mitingindeki büyük kalabalığı ve kalabalığın coşkusunu, Erdoğan’ın “Vanlı Kürt kardeşlerim” seslenişini, Kürtlere sıcak hitabını TV’den sevinçle izledim.
Kılıçdaroğlu’nun Elazığ’da Zazaca selama Zazaca karşılık vermesi güzeldi elbette; CHP de bölgeye ‘açılım’ yapmalıdır.
Bahçeli ne diyor?
Parti kavgaları, Türkiye’nin bütününü kucaklayacak söylemlere engel olmamalıdır.
Erdoğan’ı, akıl almaz bir hatayla, Damat Ferit’e benzeten Bahçeli, Milli Mücadele’de Mustafa Kemal Paşa’nın Kürtlere nasıl ‘açılım’ yaparak onları kazandığını görmek için Nutuk‘un Vesikalar cildini ve Amasya Protokolleri’ni incelemelidir.
MHP hiç olmazsa bu konuda Ziya Gökalp’i esin kaynağı olarak almalıdır.
Merhum Türkeş de vefatından önceki yıllarda Gökalp’in diliyle konuşuyor, Gökalp’in Diyarbakır’da çıkardığı Küçük Mecmua‘dan alıntılar yapıyordu.
Şunu görmeliyiz: Kürtleri kucaklayan yaklaşımlar Türkiye’yi bütünleştirir; Kürtleri rencide eden yaklaşımlar ayrılıkçılığı besler!
Elçi ‘toprak’ istiyor!
Çünkü ortak bağların tamamen kopmasını istiyorlar.
Onun için, “AKP’yi bölgeden kovacağız” diyorlar; 100’e yakın seçim bürosuna molotoflarla saldırdılar.
CHP oy almaya başlarsa ona da yöneleceklerdir.
Bir tür “etnik temizlik” başlangıcı olarak “siyasi temizlik!” peşindeler; sandıktan ayrı bir “toprak” haritası çıkarmak istiyorlar.
Şerafettin Elçi’nin “Kürtlerin de dili ve toprağı vardır” sözü... Dil elbette...
Ama “toprak” neresi? Coğrafyanın neresi “Türklerin toprağı”, neresi “Kürtlerin toprağı” olacak?!
Sınırı nereden çekeceksin, nasıl çekeceksin? Milyonlar nasıl ayrılacak?!
Bu çağda şovenizm siyasi bir cinnettir.
Tek çıkış yolu var: Birlikte yaşamayı kolaylaştıracak itidalli yaklaşımlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.