Öğretmen sahtekarlık yapınca öğrenci ne yapmaz?
Yıllarca bize öğrettiler. öğretmenler fikir işçileridir, bir memleketin refahı ve gelişmesi, “dürüst öğretmenleriyle” mümkündür dediler. Demek ki, hep yalan söylemişler.
Huyunda acelecilik olan öğretmenlerimiz hemen harekete geçip; “Ne demek istiyor bu adam” diye kendilerini strese sokmasınlar, sakince, yavaş yavaş ve sindire sindire yazıyı okurlarsa, yazacaklarımdan öğretmenlerin büyük bölümünü kastetmediğimi göreceklerdir.
Ekmek parasını sahtekarlık yaparak kazanan öğretmenlerle, helal kazanan öğretmenleri elbette ayırt etmemiz gerekir. Topyekün bütün öğretmenleri aynı kefeye koymak, insafsızlık ve vicdansızlıktır ve benim tanıdığım öyle öğretmenler vardır ki, “devletin milletin hakkı geçer” diye okulun hiçbir imkanını özel işinde kullanmaz.
Eğitim-Sen diye anılan bir öğretmen sendikası var. Bu sendika, öğretmen hakkını savunmaktan öte CHP’nin yan kuruluşu gibi çalışır. Ne zaman havada bulut görseler, “bugün yağmur yağacak” diye göğü taşlayan avcılar gibi, her fırsatta eylem yaparlar, yaptıkları eylemin içeriğinin ne olduğunu dahi bilmeden, haralan gürelen sokağa dökülür ve öğrencileri de okul yönetimini de perişan ederler.
Türkiye’nin bazı illerinde solun her türlü fraksiyonunda yer alan ve hepsinin de bu sendikada toplandığı öğretmenler dün eylem yaptılar. Ne eylemi derseniz, “Bayram tatillerinde neden ek ders ücreti almıyoruz” eylemi. İşte sırt üstü yatarak devletten para isteyen bu öğretmenlerden biri de benim komşu çocuğunun öğretmeniymiş.
Sabah evden çıkınca baktım komşum apartmanın önünde burnundan soluyor. “Hayrola” dedim, dediğime de pişman oldum. Adamın sabah önemli bir toplantısı varmış, karısı işine giderken, çocuklarını da okula bırakmış, adamcağız da tam çıkacakken, küçük kızı okuldan eve dönmüş.
“Bir şey mi oldu kızım” diye heyecanla sormuş, çocuk da; “öğretmenimiz hastayım diye yalan söyleyip, eyleme gitti, bizi de eve gönderdi” demiş. Baba bu, öğretmen gibi kızı sokağa bırakacak değil ya, almış gelmiş evine ve tabii işine gidememiş.
Komşum şimdi kara kara düşünüyor. “Yarın bu yüzden problem çıkar ve işimden olursam veya başka şekilde cezalandırılırsam ben bu sendikaya ve o öğretmene lanet okumaz mıyım, Milli Eğitim Bakanlığı’na tazminat davası açmaz mıyım? Biz bu öğretmenlere nasıl güveneceğiz, böyle yalan söyleyerek eğitimcilik mi olur” diye isyan ediyordu.
Kendisini biraz teselli etmek istedim ve “Sol zihniyetin ülkeyi karanlığa ve kaosa sokmaktan başka bir şeye çalışmadığını, malum zihniyeti yer kürede piyasaya çıktığı günden bu yana inceleyecek olursak, bulundukları mekanlara ve insanlara zarar vermekten başka bir işe yaramadıklarını tarih kaydetmiştir” dedim.
Komşumdan ayrıldıktan sonra sırt üstü yattıkları veya lokallerde kağıt oynadıkları günler için de “ek ders ücreti alalım” diye milletin ve devletin hakkını kursaklarına sokmak için eylem yapan öğretmenlere karşı bakanlığın ne dediğine baktım.
Genelgede; yönetici ve öğretmenlere ek ders ücreti ödenebilmesi için, ders görevinin fiilen yapılmış olması vurgulanmış ve şunlar ifade edilmiş: “Nasıl ki izinli ve raporlu olunan günlerde ders görevi fiilen yapılmadığı için ek ders ücreti ödenmesi söz konusu değilse, dini bayram günlerinin de tatil olması nedeniyle ders görevinin fiilen yapılması söz konusu olmadığından, bu günler için de ek ders ücreti ödenmesi mümkün olamamaktadır.
Zira bu bayram günlerinde resmi bayram günlerinde olduğu gibi herhangi bir resmi tören uygulaması olmadığından, öğretmenlerin okula gitmeleri gibi bir durum da söz konusu değildir. Bu uygulama yeni olmayıp, ülke kaynaklarının verimli kullanılması da gözetilerek geçmişte de dini bayramlarda öğretmenlerimize ek ders ücreti ödenmemiştir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.