Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Kore'de dağılan Sis'ler içinden

Kore'de dağılan Sis'ler içinden

Geçen haftaki yazımıza bu hafta da devam etmek mecburiyetinde kalmıştık. çünkü 57 yıldır resmi belgelerin gizliliğinin aşikâre dönüşmesi icâb ettirdi böyle olmasını.
Muhterem Sinacı; nihân kalmış bir hakikatı, milletine agâh kılan çalışmayı tamimle inisiyatif ve muktediriyet ne demekmiş onun pek örneklerinden birini de böylece haber vermiş oluyor. Biz; vatanperverlik anlayışının hayli yıpratıldığı günümüzde, Kore’de müttefiklerin ve başta ABD askeri birliklerinin olmak üzere defaatle yaptıkları kalleşliği, Ali Nogay ve Ramazan Kemerdere’nin ve de adına ulaşamadığımız o günün kahraman binbaşımız bize meçhul olmakla beraber vijdani görevini yerine getiren muktedir bir subayımız var...

öFKEMİZE YENİK DüŞTüK
Ramazan Kemerdere bu yan başlıktaki sözü söyleyip devam ediyor: "..Eğer Amerikan askerleri geri çekilmeyip bize yardım etselerdi, muhtemelen bu kadar çok şehit vermeyecektik. Bu nedenle, 400 civarında şehit vermemizden Amerikalıları sorumlu tuttuk. O günün şartlarında, çok kızgındık. Bugünden geriye bakıldığında hiç doğru bir iş değil ama orada, o günlerde işte bu acı olay yaşandı. Birlikteki herkes kayıplardan Amerikalıları sorumlu tutuyor, ceza vermek konuşuluyordu. Aynı gece üç Türk askeri bizim cephenin yakınındaki ABD’lilerin bulunduğu bölgeye girdi, subayların bulunduğu çadırı lav silahıyla yaktı. İçerideki 3 Amerikalı da alevlerin arasından çıkarak kaçmaya çalıştı. Fakat kaçışa müsaade edilmedi. 3’ü birden kurşuna dizildi…”
Bu neden böyle oldu? Sorusunu soracaklara biz: Müslümanlığın askerlik anlayışının, savaştan firar edenler, hâindir onların cezası mutlaka verilmelidir, cevabını söylemeyi vazife addederiz. O iki kahraman gâzi, aşağıdaki ifadede sebebi ortaya koyuyor: “çünkü orada bulunan bizler Güney Kore’de Amerikalılarla omuz omuza, canımız pahasına savaşıyorduk ama bu subaylar bizi göz göre göre ölüme terk etme emrini vermişti. 400 askerimiz şehit olmuştu.” Kemerdere diyor ki: “Bu olaydan hemen sonra ABD’li askeri yetkililer mahkeme oluşturdu. Olaydan sorumlu tutulan, benim de aralarında bulunduğum üç askere ‘idam’ cezası verdiler. Türk Tugayı, bizi Amerikalılara teslim etmemekte direndi. çünkü teslim ederse, çıkacak ceza peşinen belliydi, hemen de uygulanırdı. Durum Türkiye’ye, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Türk hükümetine bildirildi. Tabii bu gelişmeler sırasında bizlere Kore’deki Türk birliğimizin başındaki üst düzey komutanlarımız destek oluyorlardı. Türkiye’den beklediğimiz cevap bir ay sonra geldi. Bize verilen bilgiye göre, Türk ve Amerikan dışişleri bakanlarının da imzasının bulunduğu evrakta; ‘Türk askeri kanunlarına göre cephede savaştan kaçan kişilerin ölüm cezasına çarptırıldığı’ bildiriliyormuş. Amerikalı subayların durumu da bu tanıma uygunmuş. Bu yazı bizim için kurtarıcı rol oynadı. ABD’li askeri yetkililer ölüm cezasını uygulayamadılar. 11 ay kaldığımız Kore’den apar topar Türkiye’ye çağrıldık. Bize köyünüzden dışarı çıkmayın, kimseye bir şey anlatmayın dediler.” Kıymetli öğretim üyesi Mustafa Nevruz Sinacı Beyefendi şöyle naklediyor: “özellikle Ramazan Kemerdere hatıratında; sonrası için şöyle diyor: ‘Ana Vatana döndük ten sonra ne köyden çıktım, ne iş yapabildim ne de kimseye anlatabildim.. Adresim belli olmasın diye oy bile kullanmadım ilk birkaç seçimde.. Aradan tam 50 yıldan fazla geçmesine rağmen, bu olayı halen unutamıyorum.’ Burada o zaman diliminin hükümetini teşkil etmekte olan zevatın C.başkanı olarak, Celâl Bayar ve Başbakan olarak da Adnan Menderes olduğunu görüyoruz. Aynen şimdiki hükümet gibi kahir bir ekseriyetle hükümet etmekteler. NATO’ya girebilmek için, bir mâna da Kore savaşına birliklerimizi göndermişiz. Yukarıda anlatılanlar bu hedeflerin gerçekleşmesine engel olabilecek hadiseler olmasına rağmen ordusunun üç mensubuna nasıl sahip çıkıyor, bundan herkes ders almalı. TBMM’nin ordularının ilk genelkurmay başkanı, 3/Mayıs/1920’de nasb olunan İsmet Paşadır. 12/Temmuz/1922’de bu görevi alan Mustafa Fevzi(çakmak) 12/Ocak/1944’de, Kâzım Orbay’a devr etmiştir. Salih Omurtak, A.Nafiz Gürman, Nuri Yamut, Nurettin Baransel, İ.Hakkı Tunaboylu, Fevzi Mengüç, Rüştü Erdelhun, Ragıp Gümüşpala ve Cevdet Sunay Paşalar, her biri, birer İstiklâl harbi kahramanıdır ve onların çoğu çifte tabancalı Dadaylı Deli Halit Paşanın silah arkadaşlarıdır. Bilinir ki; Deli Halit Paşa, değil kaçanı, emri dinlemeyeni daha namussuz tabanca adını verdiği sol tarafındaki rovelveriyle vururdu. O dönemin Kore’deki subaylarımız üç silah arkadaşlarına bu zevattan ahz ettikleri civan mertlikle kol kanat germeyi bildiler. Tabii ki; İstiklâl harbinin Galip Hocası Celâl Bayar ve yine bu savaşın gönüllü gençlerinden merhum Adnan Menderes Hükümeti’nin Amerikalılara verdiği cevabtan da hisse kapmak lâzım: “Türk askeri kanunlarına göre cephede savaştan kaçan kişiler ölüm cezasına çarptırılır” Muhterem okurlarım; yarın idrâk edeceğimiz Kurban Bayramını İslâm âleminin intibahına vesile kılması niyazıyla ve de Dedelerimizin tâbiriyle “İyd’i Ekberiniz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi