Yassıada’da bir gün
Yassıada, sadece bir ‘ada’ olmuş olsaydı; ‘Ne olarak kullanılsın?’ sorusuna cevap vermek daha kolay olurdu. Ne var ki bu ada, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen mahkemeye ev sahipliği yapmıştır. Şu anda metruk bir vaziyette duran bu yerin ne olarak kullanılacağı epey tartışmalı...
“Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu”nun organize ettiği bir toplantı için 27 Mayıs’ın yıldönümünde biz de adaya gittik. Yassıada’ya ikinci gidişimiz oldu. Geçen yıldan bu yana adadaki metruk binalar biraz daha tahrip olmuş, ama o ‘hava’sı hiç değişmemiş. Elbette binaların ve adaların bir kabahati yok; ama zulme ev sahipliği yapmış olmak oraları sevimsiz hâle getirmiş. Yassıada denildiğinde haksızlık, zulüm, işkence ve idamlar akla geliyor.
27 Mayıs 2011’de Yassıada’ya giden gençler, darbeleri kınamanın yanı sıra bu adanın “demokrasi adası” olmasını da talep ettiler. Bazı konuşmacılar da buna destek verdi. Tabiî ki “Demokrasi adası değil, ‘utanç adası olsun’” diyenler de oldu. Nihayetinde konuşularak, tartışılarak bir neticeye varılır elbet. Ama önemli olan, darbe heveslilerine darbe yapma imkânını tanımamak. “Demokrasi adası” ya da “Utanç adası” yapılması bunu temin edecekse ne âlâ. Değilse, adaya ne isim verilirse verilsin bir anlamı olmaz.
27 Mayıs darbesi tartışılmakla birlikte, o günlerde neler yaşandığı çok da ayrıntılı olarak bilinmiyor. Değil 27 Mayıs 1960’ı, 28 Şubat 1997 ‘post-modern darbesi’ni bile unutmadık mı? Kaç kişi 12 Eylül darbesinin öncesini ve sonrasını hatırlayabiliyor? Darbecilerin bu millete neler çektirdiğini çok erken unutmuyor muyuz?
Yassıada’da düzenlenen toplantı milletin hafızasını tazelemesi bakımından da önemliydi. Ancak bu toplantının olması gerektiği kadar medyada yer aldığını söylemek de mümkün değil. Keşke oradaki konuşmalar ve daha da ayrıntılı olanları bütün millete izlettirilebilse. Keşke benzer toplantılar ‘canlı’ olarak yayınlansa da Yassıada’ya gidemeyenler de oralarda neler yaşandığını öğrenebilse...
Demokrat Parti’nin Millî Eğitim Bakanı merhum Tevfik İleri’nin ‘hücre’de tuttuğu notların bir kısmını oğlu Cahit İleri o günkü toplantıda okudu. Notlar okundukça salonun havası değişti, pek çok kişi gözyaşlarını tutmakta zorlandı. Tevfik İleri’nin işkenceler karşısındaki sabrı ve tevekkülü yanında, notlarını okuyan oğlu Cahit İleri’nin metaneti de dikkat çekti.
Bütün konuşmacılar önemli noktalara dikkat çekti. DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu da hem silâhlı kuvvetlerin, hem CHP’nin, hem de darbeye ‘fetva’ veren İstanbul Üniversitesi’nin bugünkü yönetiminin o gün yaşananlar yüzünden milletten özür dilemesi gerektiğini hatırlattı.
Her türlü darbeye karşı “Bir daha asla!” diyerek yola çıkan Yassıada yolcuları, “Her zaman asla” ve “Darbeler olmayıncaya kadar tepkilere devam” noktasında karar kıldı. “Genç Siviller” de Yassıada zulmüne imza atılan spor salonunun duvarına “Yassıada demokrasi adası olsun” diye yazdılar. Bakalım o yazı, önümüzdeki yılın 27 Mayıs’ına kadar orada kalabilecek mi?
Yassıada’yı ve Yassıada’da yaşananları sadece bir gün hatırlamak yetmez. O günleri unutmamak, ibret ve tedbir almak için her fırsatta Yassıada’ya seferler düzenlenmeli ve darbecilerin yaptığı yanlışlar, zulümler ve işkenceler yerinde anlatılmalı. Hukuk öğrencilerine “Hukuk nasıl katledilir?” dersi Yassıada’da verilse yeridir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.