İktidara karşı komplo mu?
THE ECONOMIST dergisi ve diğer çeşitli Batılı yayın organları Ak Parti’nin ekonomisini, politik liberalleşme adımlarını, çeşitli başarılarını öven makaleler yayımladığında Kemalistler tepki gösterirdi:
“Liberaller Batı basınını aldatıyor! AKP’nin gerici yüzünü görmüyorlar!”
Hatta bazı Kemalistlere göre, Ak Parti “dış güçler”in kurdurtup desteklediği bir partiydi, emperyalizmin işbirlikçisiydi! Onun için Batı’dan övgüler alıyordu! Onun için Erdoğan’a “uluslararası devlet adamı” türünden ödüller veriyorlardı...
“Ilımlı İslam” bir Amerikan projesiydi, AKP de bunun taşeronuydu!.. Falan...
Bu iddiayı savunan Cumhuriyet yazarı Alev Coşkun’la günlerce süren tartışmalarımız olmuştu sütunlarımızda.
‘Dış güçler’ edebiyatı
Şimdi konumlar değişmiş gözüküyor: The Economist, AK Parti’nin başarılarını öven ama otoriterleştiğini belirterek CHP’ye oy verilmesini isteyen bir makale yayımladı ya... Bunun arkasında Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen “dış güçler” vardı!..
Hatta bu yazıların hepsini İsrail lobisi yazdırıyordu!.. Falan...
Dünkü Milliyet’te The Economist’in bu tür yayınlarından ve AKP’yi öven yayınlarından örnekler vardı.
Yandaki The Economist kapağın da ben örnek olarak veriyorum. Sarkozy, eşi Carla Bruni’nin peşinde ‘fino’ gibi sürüklenen, başkanlık şapkasının altında kaybolan biri olarak gösteriliyor, “İnanılmaz Küçülen Cumhurbaşkanı” diye yazıyor.
Batı’da bu işler böyle; küreselleşen dünyada basın özgürlüğü ülke sınırı tanımıyor.
‘Nerede yanlış yaptık?’
Batılı basın organlarının dün AK Parti’yi övmesine “dış güçler” gözüyle bakan Kemalistler yanılıyordu... Bugün Batı basınında çıkan eleştirilere “dış güçler” gözüyle bakan iktidar yanılıyor.
Ben oldum olası komplo teorilerine itibar etmem.
AK Partililer bu ‘hava değişimi’nin arkasında ‘komplo’ arayacağına, “nerde yanlış yaptık, neden otoriterlik izlenimi veriyoruz?!” diye düşünmeli...
Böyle düşünürlerse çözüm üretebilirler: Politikalarını, davranış ve üsluplarını gözden geçirirler.
Ama “dış güçler bize komplo yapıyor” diye düşünürlerse, bu psikolojinin insanı sürükleyeceği yer içe kapanmadır, savunmacı psikolojiyle daha da sertleşmek ve otoriterleşmektir.
Türkiye’nin önünde zorlu bir dönem vardır; anayasa yapımı tehlikeli bir etnik kutuplaşmayı tetikleyebilir!
Türkiye’nin önümüzdeki dönemi soğukkanlılıkla geçirmesi gerektiğini gören herkes ve AKP zirvelerinde Tayyip Erdoğan’ın alkışçısı değil de samimi dostu olan herkes ona tansiyonu düşürmesini, hoşgörülü olmasını, otoriterlik kaygılarını gidermeye çalışmasını tavsiye etmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.