Bi daha; Yeni CHP
12 Haziran sonrası yeni CHP ile ilgili çok senaryo dolaştığını biliyoruz etrafta.
En güçlü senaryo ise, seçime kadar konuşmama kararı almış olan “Baykal Cephesi”nin bir hazırlık içinde olduğu.. Bunu elbette bilebilmek mümkün değil. Zira bu tip meselelerde yeni dönem senaryoların hayata geçmesi için mutlak başarısızlık kaçınılmazdır. Siyasette ise (Demirel’in tabiriyle) 24 saat çok uzun bir süredir. Bakın size 24 saatin ne kadar uzun olduğunu minik bir örnekle açıklayayım. 1995 seçimleri kritik önemdedir. “Ben Deniz Baykal: Benim de bir ailem var” diyerek eşi ve çocukları ile (ilk ve son kez) seçmenin karşısına çıkmıştı Deniz Baykal. Seçimlere gidilen dönem, SHP-CHP birleşmesinin CHP’yi eritmeye başladığı, Ecevit’in Türk seçmenine, ittifaklarda 2+2’nin her zaman dört etmeyeceğini anlattığı bir dönem. Ve yaklaşmakta olan 28 Şubat’ın pişirilmekte olduğu bir dönem. Böyle bir dönemde sandık başına gidilmişti. Akşam olup da sandık sonuçları gelmeye başladığında, askerin korkulu rüyası Refah Partisi’nin önde gittiği görüldü. Solda birleşmeye yanaşmayan Ecevit de sandıktan burnunu göstermiş, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller ile birlikte parlamentoya girmeyi garantilemişti. Tek sıkıntı ise Baykal’ın CHP’sindeydi. Saatler ilerliyor ancak tablo değişmiyordu. Gece yarısı, kudretli paşa, kendisine uzatılan mikrofona şu değerlendirmeyi yaptı: “Atatürk’ün partisinin baraj altında kalacağını zannetmiyorum”.. Heyhat. Sabah gözlerimizi bir açtık ki, CHP’nin oyu son tahlilde 10,7 olmuş. 49 sandalye ile TBMM’ye girmeyi başarmıştı.. Diyeceğim, siyasette birkaç dakikanın bile ne kadar önemli olduğunu bilen biri olarak, 12 Haziran sonrası CHP’ye dair kalem oynatmak için erken olduğunu düşünenlerdenim. Ama bir yandan da “anlatmadan duramayacağım” analizler yapıyorum kendi kendime. (tamamen kendi kendime).. Neyse.. Neticede seçim sonrası yeni çevre düzenlemesi için CHP’nin başarısız olması gerekiyor. Başarısızlığın ölçüsünü ise bilmiyoruz. 1999’da baraj altında kaldığı zaman aldığı oya mı bakmalıyız yoksa 1946’daki (güya) % 85’lik skora mı? Baykal hatırlayacağınız üzere, her neticeyi başarı gibi anlatmayı becerebilen bir politikacıydı. Kılıçdaroğlu’nun o kadar yetenekli olduğunu zannetmiyorum. Milletvekili aday listeleri oluşturulurken dışarıda bırakılan Baykal’cı kadronun, CHP ile ilgili beklentilerinin sona erdiğini zannetmiyorum. 12 Haziran gecesi, ilk sonuçlar alındığında televizyonlardan Mehmet Sevigen’i, Mustafa Özyürek’i, Yılmaz Ateş’i izleyin. Bakın neler anlatacaklar.. O gece o gece. Sabahı bile beklemeden. Ama asıl planın büyüğünün ise başka olduğu konuşuluyor. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı koltuğu ile CHP Genel Başkanlığı koltuğu, nüfuz bakımından birbirinden çok da farklı değildir. (artıları eksileri tartışılır) işte bu iki koltuğun eşit şekilde paylaşılmasına dair içten içe bir hazırlık olduğu görülüyor. Her iki koltuk için de kafalarda aynı iki isim var. Gürsel Tekin ve Mustafa Sarıgül. Tek sorun, hangisi hangi koltuğa oturacak? CHP eğer % 20’nin altında bir oy alırsa, Tekin ve Sarıgül’lü bu formülü daha detaylı göreceğiz tahmin ediyorum. Kalın sağlıcakla.