Demek siz de Müslüman’sınız?
Atıldı bir kenara önemli meseleler
İlkbaharın son ayı hava-civayla geçti
Kirli çamaşırlarla doluverdi seleler
Dönmelerin dört günü dönme “diva”yla geçti
Yapmayın baylar, bayanlar, ayıp oluyor..
Elinizde top-tüfek mebzul..
Vurduğunuz yerden ses getirdiğiniz zaten malum..
Yiğitçe, mertçe kendinizi ifade etseniz olmaz mı?
Normal günlerin normal olmayan safhalarında insafsızca vuruyorsunuz, vurduklarınız uyanacakları vakit hileye, aldatmaya yöneliyorsunuz..
Temsil ettiğiniz misyona hiç yakışmıyor..
“Biz dönmeyiz, döneğiz, Yahudiyiz, Hıristiyanız, İslâm düşmanıyız” demiyorsunuz da, “Biz de Müslümanız”, “Dedemizin dedesinin amcası oğlu Hac’ca gitmiş.. Onun teyzesi başını kapatırdı.. 10. göbekten büyük büyük büyük babamız Bayram namazı bile kılmış” şaklabanlığı yaparsınız.
Bu devirde hiç kimse bir başkasını zorla dine sokacak değildir..
Siz hep bir dindaşınız, ırkdaşınız öldüğü zaman mı ininizden çıkar, kimliğinizi belirtirsiniz?
Hırant Dink öldürüldüğünde hepiniz su katılmamış “Ermeni” olduğunuzu isbatladınız..
Neydi o ellerinizdeki tektip baskı sloganlar..
Zorla mı söylediniz kimliğinizi?
Rum, Ermeni, Süryani, Yezidi, Yahudi, hepsinden öte, Allah’sız, kitapsız dindışı bir “İlerici-Aydın” olabilirsiniz..
Bilen zaten biliyor.. Bilmeyenlere de siz öğretiyorsunuz kimlerin neslinden geldiğinizi..
İtalya’da bir dinsiz veya çifte dinli yabancı kültür temsilcisi öldü, hepiniz kan ağladınız..
Dünyanın sayılı “diva”sı ölmüş..
Vah vah vah!..
Dünyayı ne katarsınız, anamız öldü desenize..
Diyemiyorsunuz nedense..
İtalya’da ölmeyi yeğleyen bir yaşlı kadına nerdeyse dünya alemi ağlatacaksınız..
Emsali yokmuş güya..
Ondaki böğürmeyi haşa ineklere dahi reva görmem ben..
Peki siz halis-muhlis Türk ve Müslüman olan herhangi bir sanatçı, müzisyen öldüğünde hep aynı acıyı hisseder misiniz?
Kadın ne mal olduğunu vasiyetinde açıklamış..
“Cenazem Kilise’den kaldırılsın Hıristiyan adetlerine göre.. Daha sonra beni yakın ve küllerimi İstanbul boğazına dökünüz..”
Bu kadın Türk ve Müslüman olabilir mi?
Peki, o neydi öyle kilise müziği ile İstanbul’u rahatsız etmeniz?
Kaç saat kilise müziği öttürdünüz, Demirel senfonisi çaldırdınız?
Orotorya bizim kültürümüzde, müziğimizde var mı?
Yoksa derdiniz neydi?
Merak ettim, Tuncay özkan’ın “Biz Kaç Kişiyiz” anketine cevabınız böyle mi olacaktı?
Hepsi bir yana, benim denizimi kirletmeye hakkınız var mıydı?
Balıkları mı aşılamak istediniz?
Kül savurmakla varlığınızı mı isbata çalıştınız?
Yine de az bir topluluktunuz..
Bu ülkede gizli soy ve din taşıyanların sayısı bence daha çoktu..
Kül savurma seremonisinde boy gösterenlerin hepsi elbette yabancı soya ve dine mensup değildi..
Ancak;
Bu kadar da korkak ve Sabataistlerin, evlatlık çocuklarının, resmi Hıristiyanların az olması dikkatimi çekti..
Gördüğüm kadarıyla tanınmış Masonlar ve saklı din tüccarları çok azdılar..
Bir Müslüman Rahmet-i Rahman’a kavuştuğunda, ya aleyhinde yayınlar yapmak, ya da hiç varlığını duyurmamak gibi taktikler sizlere aittir..
Amma çatal dinli veya dinsiz biri ölünce denize kül ekersiniz ve benim denizimi kirletirsiniz..
Ulan İtalya’da deniz mi yok, toprak mı yok?
ülkemin namlı baş eczacısı, hürriyet ekşisi ve daha nicelerini orada gördüm.. Kimi konuştu, kimileri ağladılar..
Sizi gidi sahtekârlar, sizi!..
öldüğünüzde camideki Musalla Taşı’na çıkarsınız utanmadan.. Halbuki odun misali yakılın ve küllerinizi dökelim Ankara çayına..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.