İslâm âleminin önündeki en büyük tehlike ve Lübnan hadiseleri!
Geçen hafta burada Lübnan’da yaşanan son olayların fotoğrafını çekmiş ve muhtemel kriz ve tehlike potansiyellerine dikkat çekmiştik. Yüze yakın insanın ölümü ile sonuçlanan hadiselerle ilgili haber ve yorumlar oldukça zihin karıştırıcı! Bu puslu ve sisli havada kimin elinin kimin cebinde olduğunu, kimin kim hesabına at koşturduğunu ilk bakışta kestirmek güç! Şayet doğru kaynaklarınız yoksa, kimin haber ağı güçlü ise hadiseye onun zaviyesinden bakmaya mahkûmsunuz! Ancak bir nokta çok açık: Hadiseler İslâm birliğine ve küresel ve bölgesel güçlere karşı geliştirilen direnişe güç katmıyor, aksine darbe vuruyor!
Hiç şüphesiz mezhepçi-mutassıp yapılanmalar ve tavırlar bölgenin ve tüm İslâm dünyasının istikbalini karartacak en büyük tehlike. Silahların hârici düşmana çevrilmesi gerekirken, dâhile dönmesi; kardeş kanı akıtılması, mezhepçi-inhisarcı politikaların ortak ve ulvî gaye ve menfaatlerin önüne geçmesi Müslüman dünyaya en büyük ihânet!
İşte tam da bu noktada Lübnan’da Hizbullah, son hadiselerde takındığı tavrıyla İsrail’e karşı verdiği mücadeleden sonra kazandığı sempatiyi kısmen kaybetmiş durumda!
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’ndan Muhammed Fatih öner, Lübnan Cemaat-i İslâmî Basın ve Enformasyon Birimi’nden aldığı bilgilere de dayanarak konu ile ilgili hazırladığı raporunda, Lübnan’da örneği yaşanan ama Irak’ta daha dehşetlilerine çokça rastlanan, ihtilafları derinleştiren tehlikeye dikkat çekti.
“En tehlikelisi İsrail’e karşı olan direnişin sona ermesidir ve bu direniş kendisini, sonlanması zaman alacak bir iç savaşla oyalayıp meşgul edecektir” denilen raporda Hizbullah’ın da alet olduğu ‘fitne’nin altı şöyle çiziliyor: “Beyrut’un işgal edilmesi esnasında yaşananlar tüm bölgelerdeki Müslümanların öfkesini ve kızgınlığını celp etti. Kuzey Lübnan ve Bekaa bölgesinde intikam saldırıları yaşanmaya başlandı. İnsanların birbirlerine hangi mezhebe ve inanca bağlı olduklarını sordukları mezhep bariyerleri yükselmeye başladı. Eğer bu tehlikeli duruma bir çözüm bulunamazsa top gerçekten beklendiğinden hızlı döneceğe benziyor. çünkü Lübnan geçtiğimiz dönemde yaşanan acı savaştan daha feci ve daha kötüsüne şahitlik etmeye doğru gidiyor; zira sorun mezhepsel bir yöne dönüştürülen bir mesele.”
Raporda Cemaat-i İslâmî’nin şu çağrısına da yer verilmiş: “Tüm İslâm alemine ve Arap alemine sesleniyoruz. Tüm liderlere, sultanlara, krallara, âlimlere, İslâmî hareket önderlerine ve siyasi hareket liderlerine çağrıda bulunuyoruz ve şunu söylüyoruz: Yaralarımızı sarmak için bizlere kol kanat geriniz. Kardeşler arasındaki anlaşmazlığı gidermek için çalışınız, bu ümmeti yeniden birleştiriniz. Savaşımız temelde Siyonist-Amerikan projelerine karşıdır. Lübnan’a sahip çıkınız. İslâm birliğine, direnişe sahip çıkınız. Eğer tüm bu dediklerimiz başarısız olursa biliniz ki hüsrana uğrayan hepimiz olurken sadece İsrail muzaffer olarak meydanda kalacaktır.”
Peki çözümün adresi neresi?
Problemin ve gücün adresiyle aynı elbette: Hizbullah! Rapordan okumaya devam edelim:
“Lübnan’daki problemlerin çözümü en temelde Hizbullah’ın esaslı bir adım atmasıyla mümkün olacaktır. Hizbullah askeri operasyonları sonlandırmalı, özellikle meşru zeminlerde siyasi uzlaşma platformuna geri dönmelidir. Pratikte zaten hükümet tarafından alınan iki karar da iptal edildi. Bugün herkes diyaloğun yeniden başlamasını istiyor. İşte bu yol tüm Lübnan’ı ve bizzat direnişin kendisini kurtaracak çözüm yoludur. Bunun ertelenmesine, geciktirilmesine yönelik atılacak her adım fitneyi, ayrımcılığı, sıkıntıların ve karışıklıların genişlemesini daha da derinleştirecektir.”
“Bizler İslâm Birliği’nin şiarımız olduğunu, Hizbullah içindeki kardeşlerimizle uzun zamandır bu çerçevede birlikte olduğumuzu söylüyoruz” diyen sünnî kesimin tedirginliği ise çok haklı: “Yaşanan bu şok edici hadisenin ardından görülüyor ki direniş, Lübnan içinde mezhepçi veya siyasi projelere hizmet etmeye başladı. Hizbullah’ın halkımızın bir kesimiyle savaşa girmesi geniş toplum kesimlerinden özellikle Ehli Sünnet Kesimi’nden kendilerine yönelik güveni kaybettirdi. Belki sorunları askeri olarak çözebilirler; ancak sonrasında ne olacak? Sizler Beyrut sokaklarında İslâm ümmetini ve dininizi muhafaza ettiğinizi söyleyebilir misiniz? Derin yara İslâm Birliği’ni tam kalbinden vuruyor. Direniş, sahip olduğu en önemli şiarına zarar veriyor. O da halkımızın güvenidir. Bu hastalık tedavi edilmelidir. Tek çözüm yolunun ve tek çarenin Hizbullah’ın bu çatışmadan, bu savaştan çıkması olduğunu görüyoruz.”
İslâm âleminin önündeki en büyük tehlike, defaatle işaret edildiği gibi, sebebi her ne olursa olsun, ayrılıkçı hareketler ve bunlara dayanan şiddet olaylarıdır. Mezhepler, etnik gruplar arasında tamiri mümkün olmayan yaraların açılmasını küresel güçler ve 60. yaşına basan gayr-ı meşrû İsrail, iştahla seyretmektedir.
Bu ayıp hepimize yeter!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.