Son kez AK Parti
Son yıllarda 'hayat memat meselesi' olarak görülmeyen bir seçim hatırlamıyorum. Seçimlerin çok önemi olmadığı, hayatımızı derinden etkilemediği bir dönem gelecek mi acaba?
Tamam, demokrasilerde seçimler her zaman önemlidir. İktidarların toplum tarafından sigaya çekildiği andır çünkü. Ama özgürlüğümüzün, hakkımızın, hukukumuzun bizatihi seçime, seçimin sonucuna bağlı olduğu bir ülkede yaşamaktan yorulduk.
En azından, kendi payıma, 'normal bir seçim' görmek istiyorum artık; varlığımın, özgürlüğümün, haklarımın çıkacak sonuca göre tehlikede olmadığı bir seçim... İktidarda kim olursa, seçimi kim kazanırsa kazansın özgürlüklerimin güvence altında olduğunu bildiğim, dolayısıyla rahat olduğum, varoluşsal bir baskı hissetmediğim bir seçim yaşamak istiyorum artık.
12 Haziran da maalesef böyle bir seçim değil; bir sonrakini beklemek gerekecek, en azından bir sonrakini... Çünkü bu seçim de oldukça 'kritik'. Kritik, çünkü son on yıldır yaşadığımız demokratik dönüşüm hâlâ kırılgan, geri çevrilebilir, yok edilebilir.
Yani demokratik mekanizmaları, piyasa güçleri ve toplumsal aktörleriyle 'yeni Türkiye' henüz 'kurumsallaşmış', derinleşmiş değil. Reaksiyoner bir iktidar bütün demokratik kazanımları hallaç pamuğu gibi atabilir.
Siyasetin dışında, ekonomide, sivil-toplumsal alanında demokratik değişimin güçlü bir zemini var, biliyorum bunu. Uzun vadeli bir perspektifte bu toplumsal ve ekonomik dinamikler galip çıkacaklar bu süreçten, doğru. Ama kısa vadede, 'rövanşist' bir yeni iktidar bu toplumsal ve ekonomik dinamikleri de sarsar, geriletir.
Gerçekçi olalım, Ergenekon şebekesinin yeniden söz sahibi olduğu bir Türkiye çok geri gider. Son on yılda demokratik dönüşümün taşıyıcı aktörü olan AK Parti hâlâ vazgeçilmez. Tamam, sormamak elde değil; AK Parti'nin daha kaç seçim kazanması gerek? Ordunun sivil denetim altına tamamen sokulması için, milli iradenin hukuk ve insan hakları çerçevesinde mutlak egemenliğini tesis etmek için, toplumsal çoğulculuğun anayasal güvencelere kavuşturulması için, tam demokratik bir Türkiye için AK Parti'nin daha kaç seçim kazanması gerek?
Dokuz yıllık iktidarın ardından artık demokrasinin geri çevrilemez şekilde güçlenmesi, derinleşmesi gerekirdi, olmadı. AK Parti'nin daha ileri demokratikleştirici adımlar atması beklenirdi, ama bence hâlâ AK Parti'den başka değişimi taşıyıcı bir siyasal aktör yok. Demokratik dönüşümün devamı için AK Parti'nin yeniden, belki de son kez kazanması gerekiyor. Sistem hâlâ kırılgan. Ordunun içinde neler olup bittiğini bilmiyoruz. Demokrasiye bağlılıklarından emin değiliz. Hâlâ bildiriler yayınlayıp hukuka, siyasete müdahale edebiliyorlar. Tatbikatları boykot ediyor, elemanlarını yargıdan kaçırmaya çalışıyorlar. Darbe sevdalısı medya arzularından milim şaşmış değil. Üstelik kendilerine dışarda destekçiler de bulmuş vaziyetteler. 'Batı karşıtı' ulusalcı bir darbe ihtimali, yerini eski model, başarısı tescillenmiş 'Batı yanlısı' darbeye bırakmış görünüyor.
Artık bu ihtimalleri tartışmak, bu kaygıları taşımak istemiyoruz. Tayyip Erdoğan'ın partisine % 47 ve hatta % 58 oranında oy veren bu halkın bir borcu var; demokrasiyi bütün kurumlarıyla ve kurallarıyla yerleştirmek ve geri alınamaz hale getirmek.
'Yeni demokratik Türkiye'nin derinleştirilmesi için fazla vakit kalmadı. AK Parti bu seçimlerden sonra 'imar' işleri kadar 'demokrasi'nin geri döndürülemez hale getirilmesi için de kafa yormalı. Bunun yolu da yeni anayasadan geçiyor. AK Parti'nin olmadığı bir Türkiye'de değişimin ve demokrasinin, çoğulculuğun sürmesini garanti altına alacak kurumsal, hukuksal ve sivil yapıların güçlendirilmesi şart.
İktidar partisi 'istikrar' üzerinde dursa da seçim kampanyasında seçimler hâlâ 'değişim'den yana güçlerle 'değişime direnen' çevreler arasında. Yeni anayasaya, Kürt sorununun çözümüne, darbecilerin yargılanmasına direnenler kazanmamalı. 12 Eylül referandumunda ortaya çıkan 'değişim' cephesi belki de son kez yeniden tecelli etmeli sandıkta. Bunun mümkün olduğu belki de son seçim bu. Son bir kez değişime omuz vermek boynumuzun borcu. Bir daha değil, son kez AK Parti...