Ambargoyu kırmak
Filistin’de yaşananları, orada yaşamayanların bilmesi kolay değil. İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulmü ve haksızlığı tahmin etmek de mümkün değil. İsrail, Filistinlilere ‘insan’ gibi davranmıyor, bu kesin.
İsrail ve ona destek veren başta Amerika olmak üzere diğer ülkeler, İsrail’i ‘dünyanın merkezi’ne koymuş ve her şeyi onun istek ve arzularına göre yapmaya çalışıyor. Hiçbir ‘insan’ın kabul edemeyeceği haksızlıkları, zulmü ve keyfiliği yaptıktan sonra, “Ama İsrail’in hayat hakkı var” gibi bir yaklaşıma sığınıyorlar. Peki, İsrail’in hayat hakkı var da aynı hak Filistin için, Filistinliler için yok mu?
Bütün dünyanın gözü önünde, savaşta bile kullanılması yasak olan silâhları kullanıyor ve sonra dönüp, “Ama Filistinliler de roket attı!” diyorlar. Be insanlar, bir yanda roket varsa, öte yanda ‘savaş suçu’ kabul edilen silâhlar var! Roket kullananları kınayıp, ‘savaş suçu’ işleyenlere bir şey denilmeyecek mi?
Belki zaman alacak, ama İsrail’in ‘dediğim dedik, çaldığım düdük’ politikaları bir gün mutlaka ‘insanlık vicdanına’ çarpıp geri dönecek. Zaten dönüyor da. Başka türlü olması da mümkün değil. Dikkat edilsin, İsrailli yöneticilerin yaptığı pek çok haksızlık ve zulüm, halen İsrail’de yaşayan İsrail vatandaşlarınca da kınanıyor, ayıplanıyor ve itiraz ediliyor. Yakın zaman önce Tel-Aviv’de yürüyüş yapan insaflı İsrailliler, “İşgal bitsin, 1967 sınırlarına dönülsün, Bağımsız Filistin tanınsın” gibi afişler taşıdı ya da sloganlar attı. Aslında hür dünya da böyle düşünüyor ve insafsız yöneticilere rağmen insanlık adaletten yana tavır sergiliyor. Filistinlilerle aralarında ‘din’ bağı olmadığı halde, ‘insanlık’ bağı dolayısıyla onlara sahip çıkan binler ve belki de milyonlar var. “Çin-u maçin”den kalkıp, İsrail’i kınamak ve mesela Gazze’ye uygulanan ambargoyu sona erdirmek için canlarını ortaya koyan insanların varlığı başka nasıl yorumlanabilir?
Bugünlerde, özelde Gazze ve genelde bütün Filistin’e uygulanan ambargonun sona erdirilmesi için “Mavi Marmara”nın da içinde olduğu bir grup geminin Gazze’ye doğru yola çıkması gündemde. Gazze’ye sembolik de olsa yardım götürmek için yola çıkacak olan gemiler, aslında uygulanan ambargoyu kalıcı olarak sona erdirmeyi hedefliyor. Kampanyanın Türkiye ayağını İHH yürütüyor ve ‘sefer’den en iyi neticeyi almak için de geniş bir kitle ile ‘istişare’lerde bulunuyor. Bu çerçevede bir araya gelen medya mensupları da görüş ve düşüncelerini İHH’ya aktardı.
Hatırlanacağı üzere, daha önce de bu anlamda biri karadan, biri de denizden olmak üzere iki ‘sefer’ yapıldı ve İsrail iki seferi de neticesiz bırakmaya çalıştı. Hele denizden giden gemilerden Mavi Marmara’ya hiç hakkı olmadığı halde saldırıp 9 sivil yolcuyu da katletmesi, şehit etmesi dünyanın sabrını taşırdı. Ülkeleri idare eden yöneticilerin yanlışta ısrar etmesine bakmayın, dünya insanlığı bu noktada İsrail’i en içten bir şekilde kınadı ve İsrail, insanlık nezdinde tam anlamıyla sınıfta kaldı. Özür dahi dilemeyip, kendisini haklı çıkarmaya çalışmasına bakmayın. Son tahlilde hatalı olduğunu itiraf etmek mecburiyetinde kalacak. Zaten insanlık nezdinde mahkûm oldu, hukuk önünde de inşâallah mahkûm olur.
Elbette Gazze’ye sefer düzenleyenler de hiç kimsenin burnunun kanamasını istemiyor, ama karşınızdaki ülke İsrail olunca neticeleri tahmin etmek kolay olmuyor. İHH’daki istişare toplantısında makul teklifler gündeme geldi. Hareketin zamanlamasından, gemilerde kimlerin bulunacağına kadar her şey tartışıldı. Elbette bu ‘koalisyon’da başka ülke vatandaşları ve kuruluşlar da var. Bu çok iyi, ama aynı zamanda ortak hareket etmeyi ve seri kararlar almayı zorlaştıran bir durum.
Gazze’ye giderken İsrail saldırısına maruz kalan Mavi Marmara’da hiç bir silâhın bulunmaması, İsrail’i zora sokan bir hadise. Yapılan açıklamaya göre ikinci seferde de aynısı olacak. Çünkü maksat çatışma değil, tamamen sivil bir hareket ve hedef, Gazze’de ve Filistin’de yaşananları dünyanın gündemine taşıyarak ambargoya kalıcı olarak son vermek. İHH’daki toplantıda Mavi Marmara’nın silâhsız olmasının, “Silâhsız ve sadece sivil itaatsizlik eylemleriyle netice alınabileceğini’ gösterdiğine de dikkat çekildi. Toplantıdaki bir başka teklif de, gemilerde mümkün olduğunca az insanın olması, yani sadece gazeteciler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin yer alması gibi. Hakikaten bu temin edilebilirse, yeni bir ‘kaza’ olmadan hem yardımlar Gazze’ye ulaşmış olur, hem de ‘sefer’lerin devamı gelir.
Silâhsız, sadece sivil inisiyatif ve sivil itaatsizlikle İsrail zulmü de dize gelir. Hem bunun için çalışalım, hem de İsrail zulmünü mümkün olduğunca insanlara ve dünyaya anlatalım. İsrail kesin olarak haksızdır ve ne ambargo uygulamaya ne de ‘duvar’ örerek insanları dış dünyadan tecrit etmeye hakkı yoktur.
Unutmayalım: Gazze’deki bir Filistinli ile, Batı Şeria’daki bir Filistinli, ancak ‘başka bir ülke’de yüz yüze görüşebiliyor. Bunu kabul etmek mümkün mü? İsrail’in hayatiyeti önemli de, Filistin’in değil mi? İnsanlık, katmerli zulüm haline gelen ambargoyu kökten yıkmalı, kırıp atmalı ve atacak inşâallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.