İlk Değerlendirmeler
Hamdolsun bir seçimi böylece kazasız belasız atlattık. Ufak tefek bazı sıkıntıların ötesinde huzur içinde yapılan bir seçimdi. Havanın güzelliği de bir başka güzellik kattı seçime.
Oyumu kullanmak için gittiğimde bir MHP’li görevli karşıladı beni, buyur etti oturduğu yere. Teşekkür ettim, “vazife var” diyerek. Saat 14. 00 sularıydı. Sanki iş bitmişti. Görevli memurlar da neşe içindeydi. Yorgunluk, bezginlik yoktu yüzlerinde. Gülüp şakalaşıyorlardı.
Bütün bunları hayra yordum. Oyumu kullandım misafirliğe gittim. Sandıklar ilk açıldığında sürpriz yaşadım. AKP % 54 gözüküyordu. CHP ise %22, MHP % 12 filan. Sonra gittikçe AKP düşmeye, diğer ikisi yükselmeye başladı. Derken gelişen teknoloji merakımızı bir solukta giderdi ve akşam ezanı sanki neticeyi aldık.
Evet, Türkiye’nin siyasi haritası yine değişmişti. AKP sahillere inmişti ama ege ve Trakya hala huyunu değiştirmemişti…
Ülkenin muhafazakar şehirleri Ak Parti iktidarını istemişti hem de çok ısrarlı olarak. İşte örnekleri: Erzurum: Yüzde 70.2 Rize: Yüzde 69.8, Konya: Yüzde 69.8. Kayseri: Yüzde 65. Yozgat: Yüzde 67. Bingöl: Yüzde 68. Elazığ: Yüzde 67. Aksaray: Yüzde 66. Gümüşhane: Yüzde 65. Şanlıurfa: Yüzde 65. Adıyaman: Yüzde 67. Malatya: Yüzde 68. Sivas: Yüzde 63.
Ak Parti yeniden iktidardır buna göre. Millet istikrarı seçmiştir. Bu seçiş anlamlıdır. Bu hükümetin başarılı yanları vardır. Çalışkanlığına kimsenin bir diyeceği yoktur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın performansı takdire şayandır. Bu hükümet sağlıkta, ulaşımda, sosyal yardımlaşmada, emniyet ve asayişte, işkencenin bitirilişinde, kısmen insan haklarında, konut edindirmede, köydes uygulamalarında, devalüasyonda ve dış politikada… başarılıdır. Vesayetle sistemiyle, çetelerle ve cunta faaliyetlerine karşı mücadelede, yargıya çöreklenmiş hukuk dışı anlayışla mücadelede de başarılıdır. Belki bazıları “Yağcılarda inecek var” diyecektir ama artık bunu inkar etmek de nankörlük olur.
Ve beklentileri vardır halkımızın bununla beraber. Güç vermiştir bu yüzden AKP’ye. Mesela yeni bir anayasa, mesela haklar ve hürriyetlerin yasalarla garantiye alınması, mesela gelir ve ücret dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi, siyasi partiler yasasının kökten değişmesi, askerin devlet içindeki yerinin demokrasiye uydurulması, Kürt meselesinin çözümü, yerel yönetimler vs. bir sürü beklentileri vardır.
Buradan iktidara sesleneceğiz, sorumluluğunuz artmıştır. Bahaneniz bitmiştir. Bize ekonomi kadar yasal güvencelere bağlanmış haklar ve hukuklar gereklidir. Bütün yaptıklarınızı bir gecede bozacak olanların elindeki olumsuz ve haksız gücü alın ve halka verin. Bunu ihmal etmeyin litfen…
CHP ve MHP bu seçimden mağlup çıkmıştır. Umarım sebeplerini merak eder de incelerler. Umarım halka iner de sorarlar bunu. Umarım ellerindeki güçle hayırlı işlerinde hükümete yardımcı olurlar. Umarım şer işlerse de engel olurlar, 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi. Halkımız kavga istemediğini gösterdi. Umarım mesajı iyi okurlar.
Burada en zor olan Saadet Partisini konuşmaktır. Yetmişli yıllardan beri oy vererek desteklediğimiz bu partinin bu hallere düşmesi bizi üzmektedir. Ama ne yapalım, halkı kale almadan siyaset yapmanın sonucu budur. “Kendi düşen ağlamaz” derler, ama biz yine de üzülüyoruz.
Şimdi bazı SP’li kardeşlerimiz kim bilir bize neler diyecektir. Yazdıkları yorumlardan ve halk içinde yüz yüze konuştuklarımızdan anlıyorum ki bu parti çok fena kemikleşmiş, klikleşmiş, taassup ile kenetlenmiş ve dışa karşı kendini kapatmıştır. Evet, dedikleri gibi çelikleşmişlerdir.
Biz bir kere daha kardeşlik görevimizi yapalım ve uyaralım: lütfen önce şu dilinizi değiştiriniz. Şu “biz ve başkaları” dilinizi değiştiriniz. Lütfen şu kendini övme, kendini beğenme, kendini temize çıkarma, başkalarını karşı kibir, gurur,tefahür dolu üslubunuzu değiştiriniz. Lütfen davet edici bir dil kullanınız. Yani mütevazi, olgun, muhatabına değer veren, ikna eden, öğretici, sevindirici, güler yüzlü tatlı dilli bir davet dili kullanınız. Lütfen itici, suçlayıcı, aşağılayıcı, hakaret edici, alaya alıcı, kin ve nefret kokan kavgacı dilinizi değiştiriniz. Lütfen işin içine ikide bir dini ve ahireti karıştırmayınız, kendinizi cennete, başkalarını başkalarını cehennemde saymadan vaz geçiniz.
İslamî davet ve hitabeti en iyi sizin bilmeniz gerekir. Müslüman mütevazi olur, alçak gönüllü olur, kardeşlerini sever ve değer verir, her işini ve sözünü ihlas ve samimiyet açısından değerlendirir, kalp kırmaz, gönül incitmez. Hep kazanmaya çalışır. Sabırlıdır, fedakardır, gerekirse içine atar, katlanır. Ama kusura bakmayın son zamanlarda sizin dil ve üslubunuzda bunlar gözükmez oldu. Tabii olarak zararını da çekiyorsunuz.
Buradan sevgili dostum Mustafa Kamalak beye çağrı yapıyorum. O beni anlar zannediyorum. Daha fazla da yazmayacağım. Çünkü bu dil ve üsluptan ben de korkuyorum. Oysa biz de insanız, yanlış yaparız. Keşke münasip bir dille uyarsalar. Veya kendilerince doğru zannettiklerini gösterseler olmaz mı? Hakarete ne gerek var!
Evet, bunlar bizim ilk intibalarımız, ilk değerlendirmelerimiz. Buradan kalkarak ümmetin sorunlarını ve dinimizden çözüm yollarını araştırmaya devam edeceğiz inşallah.