Vizyon kazandı
Bu kadar açık-seçik sonuçlar karşısında yorum yapmak “gevezelik” yahut “malumatfuruşluk” olarak telâkki edilebilir, ancak tahlilcilerimizin “teğet” geçtiği bir noktayı hatırlatmak istiyorum...
Aksi halde tahliller eksik kalacak, AK Parti’yi ülke seçmeninin yarısına “şirin” gösteren sır yeterince açıklanamayacaktır.
Aslında Sayın Başbakan’ın balkon konuşmasında da bu vurgu vardı: Türkiye’nin uluslararası vizyonuna işaret etmişti.
Hemen belirteyim: Tarihte bir kere “özne” (Selçuklu-Osmanlı dönemi) olan milletler, bir daha “nesne” olmazlar. Yeniden “özne” haline dönüşmeyi daima yüreklerinde tutarlar ve o hasreti diriltecek bir siyasi iradeyi bekleyip dururlar.
Sayın Erdoğan’da bu hasretin yansımalarını yakaladılar. Yeniden “dünya önderi” olma iddiasını seslendiren tek “lider” oluşu, rakiplerinin günübirlik vaatlerinin yanında onu halk nazarında yıldızlaştırdı. İdeolojik saplantı içinde olmayan oylar bu sebeple AK Parti’ye yöneldi: Bu da büyük bir seçim zaferi getirdi.
Bu da çok normal, çünkü halk, medya yorumcularının fark etmediği bir şeyi fark etti: Tayyip Erdoğan’ın vizyonunu...
Bir de yorumcuların özlemediği bir şeyi özlüyor: Osmanlı coğrafyasında yeniden “özne” olmak...
Türk diplomasisinin uzun zamandan beri bu kadar çok cephede, bu kadar yoğun bir tempoyla çalışmadığını halkımız biliyor...
Bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanı, bir taraftan Sayın Başbakan ve bakanlar, ülkeden ülkeye mekik dokuyorlar...
Seçim öncesinde Kayseri’de karşılaştığım bir bakanın randevu defterinin uluslararası görüşmelerle tepeleme dolu olduğunu gördüğümde şaşırdığımı itiraf edeyim...
Türkiye, kabuğunu kırıyor. Bir yandan komşu ülkelerle yakın temas kurulurken, diğer yandan AB liderleriyle sıkı görüşmeler yapılıyor...
Rusya’yı ve etki alanını dışlamadan ABD ile ilişkilerini yönetebiliyor...
Bütün bunlar, Osmanlı itibarını özleyen halkımız tarafından önemseniyor.
Çünkü halkımızn ufku kendisine yön çizdiğini zanneden aydının ufkundan daha geniş, özlemleri daha derin ve daha vatansever...
Bu durumda kim “göbeğini kaşıyan adam”, kim “bidon kafalı” oluyor?..
Halk mı, yoksa utanmadan halka bu sıfatları yakıştıranlar mı?
Halkın hasreti “milli hasret”e dönüştü. Bugün de bir şeyler olabileceğini görüp, yüreğini sıkan kasnağı kırdı. Neredeyse ikiyüz yıldan beri kendisine pompalanan “aşağılık duygusu”nu aştı. Ya da kendini “aydın” zannedenlere devretti. Yıllardır yüreğiyle Osmanlı coğrafyasını harmanlıyor. Küçük bir umut ışığı gördüğü zaman da oraya yöneliyor.
Tayyip Erdoğan’ı “lider” yapan vasıflardan biri özgüvenidir. Bu halk, onun, yabancı devlet adamları karşısında rahat olmasını, bacak bacak üstüne atmasını bile anlamlandırıyor...
Yeri geldiğinde öfkelenmesini anlıyor, içinin yangınını görüyor, İsrail Cumhurbaşkanı karşısında, bizim “entel” kesimin “diplomatik” bulmadığı meşhur tepkisi karşısında rahatlıyor, duygularını yüreğinde hissediyor.
Bunun siyasetteki adı “halkla özdeşleşme”dir.
Bunun mükâfatı ise iktidardır.
Bence Türklerin Ortadoğu’ya muhteşem dönüşü başlamıştır. “Eksen kayması” yakıştırmaları itibar görmemiştir. Halkımız “Yola devam” demiştir.
Hayırlı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.