Köşe yazarlığı nedir, ne işe yarar?
Seçim gecesi...
Bir tv kanalında çok tanınmış iki “köşe yazarı”...
Ortada tuhaf bir durum var: Tuhaflık, köşe yazarlarının seçim sonuçlarını yorumlamalarında değil, bir taraftan bunu yaparken, bir taraftan da köşe yazılarını yazmalarında...
“Köşe yazısı” dediğimiz tür bu kadar gayri ciddi bir iş mi sahi?..
Bir yandan konuşacaksınız, bir yandan seçim sonuçlarını izleyeceksiniz, bu arada köşe yazınızı yazacaksınız!..
Bence oldukça tuhaf bir durum!
Çünkü o pozisyonda yazılan yazıda “ilim” olmaz...
“Fikir” olmaz...
“Felsefe” olmaz...
“Sanat” olmaz...
“Edebiyat” olmaz.
Zaten son zamanlarındaki köşe yazılarında bunlardan kırıntı dahi yok.
Ayaküstü yemek alışkanlığından, ayaküstü yazmak alışkanlığına geçmişiz.
Birincisine “tıkınma”, ikincisine “karalama” derler...
Köşe yazılarının çoğunda “ilim” yok, “fikir” yok, “sanat” yok, “edebiyat” yok, “felsefe” yok da ne var diyeceksiniz...
Sadece “kanaat” var: Köşe yazarı kendi kanaatlerini dayatıyor ve üstelik bize ücreti mukabili satıyor... Biz de kuzu kuzu satın alıyoruz.
Neden? Bizim kendi kanaatimiz yok mu?
Üstelik “meşhur köşe yazarı” her defasında yanılmış, kanaatleri “defolu” çıkmış! Neden “defolu” mala para veriyoruz?
Efendim, yanıldı, ama yanıldığını “itiraf” ederek “fazilet” gösterdi.
Vay ki vay! Yanılmayanın günahı ne o zaman? Yanılmayan faziletsiz mi?
Peki bu kaçıncı yanılgıları, kaçıncı hataları ve hatalarını kaçıncı kabulleri?..
Her seçim sonrasında “suret-i haktan” görünmek için bir “itiraf” furyasıdır gider. Sonrasında ise her şey “eski hamam, eski taş!” deyimine döner.
Hiç düşündünüz mü? Anlı-şanlı köşe yazarlarımız neden sürekli olarak yanılırlar?..
Bunca “yanılgı”ya rağmen, neden hiç “ders” almazlar da, yine her seçim öncesinde CHP’yi “iktidar” ilân ederler?
Şu sorular da cevapsız aslında...
Neden köşe yazarlarımız milletin “ak” dediğine “kara” diyorlar?..
Neden köşe yazarlarımız milletin sevdiğini sevmiyor, sevmediğini seviyor?..
Neden milletin sosyal yaralarına ve acılarına tuz biber ekiyorlar?..
Neden halka envai çeşit yanlış yol öneriyorlar?..
Neden her defasında darbelerden, darbecilerden yana tavır takınıyorlar?..
Neden yalan yanlış haberlerle, anketlerle her seçim öncesinde milleti CHP’ye yönlendirmeye çalışıyorlar?..
Bu takviyeye rağmen CHP neden hiçbir seçimi kazanamıyor?..
Bu köşe yazarının önemsenmediği anlamına geliyor mu, gelmiyor mu?
Görkemli, anlı-şanlı köşe yazarlarımız, milletin iradesiyle iktidar olmuş hükümetleri her defasında neden aşağılıyor, “sayısal çoğunluk değil, siyasal çoğunluk önemlidir” türünden yazılarla kafa karıştırıyorlar?..
Peşlerinden gitmeyen halkı neden “Göbeğini kaşıyan adam” diye, “bidon kafalı” diye aşağılıyorlar?..
Her zaman başkalarını sorgulayan köşe yazarlarımız, neden hiçbir şekilde kendilerini sorgulama gereği duymuyor?..
Bence artık vaktidir: Köşe yazarlığını tartışmaya açmak lâzım...
İlk soru şu: İçinde ilim, fikir, felsefe, sanat, edebiyat olmayan köşe yazıları toplumun hangi ihtiyacına cevap veriyor?
NOT: Çarşamba günü yayınlanan yazımda geçen “hurda” kelimesinin aslı “huda”dır. Düzeltiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.