Başbakan’a bir öneri
DÜN sabahın iyi haberi, Başbakan’ın gazeteciler ve politikacılar hakkında açtığı davaları geri çekmesiydi. ‘Kendim için sevindiysem namerdim.’ Benim hakkımda bir dava yok.
Hatta sevincim sırf davalı meslektaşlarım adına da değil. Başbakan’ın yumuşama gereğini duymasına sevindim asıl...
Uzun zamandır ve özellikle seçim sürecinde şunu savundum: Baskı, dışlama geri teper... Öfke karşı öfke yaratır... Türkiye’nin önünde Kürt meselesi ve anayasa yapımı gibi çok zor iki iş var... Ne kadar oyu olursa olsun bir iktidar bu sorunları tek başına çözemez... Başbakan diyalog ve ikna yoluyla siyaseti yumuşatarak çözüm zeminini genişletmelidir...
Balkon konuşmasının kalıcı olacağından umutlu olmamın sebebi de Başbakan’ın bu son başbakanlık döneminde siyasi çatışmaya değil, ittifaklara ihtiyaç duyacağıdır; iki gün önce yazmıştım bunu...
Başbakan’a bu iyi yolda başarılar diliyorum.
İdamların 50. yılı
Önerime gelince... Uzun süredir geceli gündüzlü “Atatürk ve Hukuk” kitabı üzerine çalışıyorum. Fakat bu arada Adnan Menderes’e yöneldim. Aydın Menderes’le “Babam Adnan Menderes” konulu bir nehir söyleşi yapacağım. Doğan Kitap’tan yayımlanacak.
Bu çalışmamda Menderes’in büyüklüğünü de hatalarını da gördüm.
Düşündüm ki, merhum Menderes’in bütün konuşmalarının kitap olarak yayımlanması için Tayyip Erdoğan inisiyatif almalıdır.
Gerçi Demokratlar Kulübü 1991 yılında 8 cilt halinde “Adnan Menderes’in Konuşmaları, Demeçleri, Makaleleri”ni yayımlamıştır. Ama mevcudu bulunmadığı gibi eksikleri de vardır. Yeni yayında kitapların sonuna mutlaka konu ve isim indeksi konulmalıdır.
Ayrıca, 27 Mayıs’ın ve idamların bütün gizli belgeleri yayımlanmalıdır.
Bu sene idamların 50. yılıdır. Merhum Özal anıt mezar yaptırarak Menderes ve arkadaşlarının itibarını iade etmişti. Sayın Başbakan, siz de şehit Adnan Menderes’in siyasi ve entelektüel mirasını siyasi kültürümüze kazandırmak istemez misiniz?
Aralık 1952’de gazetecilerin ‘irtica tehlikesi’ni sorması üzerine Menderes’in söylediği şu sözler, bizde merkez sağın modernleşme felsefesinin adeta özetidir:
“Yollar köylere kadar uzandıkça, elektrik ve su köylere kadar geldikçe, traktörler vesair makineler köylünün hayatı arasına girdikçe, kalkınması ve seviyesi yükselen bu insanlar hurafelere kapılmazlar.” (Bedia Feroz Ahmed, Türkiye’de Çok Partili Politikanın Açıklamalı Kronolojisi, sf. 105)
Bu modernleşme modelinin özeti, kitlelerin hayat tarzıyla, inanışlarıyla uğraşmak yerine, ekonomik ve sosyal kalkınmaya öncelik vermektir... 1925’te kurulup kapatılan Terakkiperver Fırka’dan beri bu çizgi böyledir.
Bu çizginin günümüzdeki tipik insan modeli ‘Anadolu Kaplanları’dır.
Kayseri’de kadın çalışanlar
Mustafa Sönmez beni eleştirmeye kalktığında ideolojik bağnazlıkla hatalar yapıyor ve düzeltmek bana düşüyor. Kayseri’deki gelişmeyi öven, sigortalı kadın çalışan sayısının 28 bine çıktığını belirten bir yazı yazmıştım. Sönmez, Batı illerimizde kadın çalışan oranlarının daha yüksek olduğunu belirterek, muhafazakârlığın kadını ezdiğini yazarak beni eleştirmiş.
Biraz sosyal bilim mantığı olan insan gelişme trendine bakardı. Ben baktım; SGK Kayseri İl Müdürlüğü’nün rakamlarına göre, sigortalı kadın çalışan sayısı 2000 yılında 6725 iken, 2010 yılında 23836’ya, 2011 yılında 26.130’a çıkmıştır.
Ticaret Odası bana haziran başında 28 bin olduğunu söylemişti.
Gelişen ekonomi, kamu hizmetleri ve bu arada eğitim, kadını iktisadi ve sosyal hayata çekiyor.
Modernleşmede doğru model, insanların inanç ve kanaatlerini ‘düzeltmek’ için baskı yapmak değil, ekonomiyi, eğitimi, kamu hizmetlerini ve demokrasiyi geliştirmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.