Tansel Çölaşan niye öyle konuştu?Laik kesim akılcı mı?
TARİHİMİZDEKİ lekeli günlerden biri şüphesiz 17 Mayıs 2006’dır; Alparslan Aslan’ın Danıştay’a düzenlediği silahlı saldırıda hakim Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmiş, üç üye yaralanmıştı.
Yer yerinden oynamıştı. Danıştay Başsavcı Vekili Tansel Çölaşan’ın canlı yayınlardaki sözleri kamuoyunu büsbütün etkilemişti:
“Saldırgan Allah’ın askeriyiz diyerek içeri giriyor, Allahu ekber diyerek ateş ediyor!”
Hatta Bayan Çölaşan, o kutuplaşma ve gerginlik ortamında, “toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur, onlar kendilerini biliyorlar” diyerek kışkırtıcı sözlerini sürdürmüştü.
CHP Kemal Anadol “ikinci Derviş Vahdeti olayı” diye açıklama yapıyordu!
Bu kışkırtıcı beyanlar üzüntü ve öfkeleri daha bir kabartmıştı.
Cenazeye gelen AKP’li bakanları yuhlarla, hakaretle kovalamışlardı.
Birden’in tanıklığı
Sonra dosya Ergenekon davasıyla birleştirildi. Görüldü ki, Danıştay saldırısı bambaşka bir şeymiş.
Merhum Özbilgen’in hayatını kaybettiği saldırıda ağır yaralanan hakim Mustafa Birden mahkemede “mağdur sanık” olarak ifade verdi. Hakimin sorusu üzerine sanığın böyle şeyler söylemediğini anlattı.
Demek ki, Tansel Hanım’ın sözleri gerçek dışıymış. Şimdi Star ’a yaptığı açıklamada tevil ediyor. Olayı görmemiş, TV’lerde öyle sözler de söylememiş. Sadece sanığın “Allah’ın askeriyim deyip saldırdığını” bir askerden duymuşmuş da onu söylemiş imiş. (Star, 19 Haziran )
Söyledikleri bu kadar olsaydı bile o atmosferde sorumsuzca sözlerdi.
Zihindeki şablon
Amacım Tansel Hanım’ın ne deyip ne demediğini irdelemek değil. Üzerinde durmak istediğim biri hukukla diğeri bilgi teorisiyle ilgili ciddi iki sorundur:
- Bayan Çölaşan’ın Star ’a yaptığı açıklama doğru olsa bile, bir hukukçu, ‘birileri diyor ki’ anlamında konuşmamak gerektiğini bilmiyor olamaz. Hukukta “şahide şahitlik olamaz” kuralı vardır... Tansel Hanım’ın önyargısı, hukukçuluğunu tepeleyip geçmişti...
- Tansel Hanım TV’lerin karşısında konuşurken söylediklerine inanıyordu. Konuşması ‘planlanmış’ değildi, içinden geldiği gibi konuşmuştu. Çünkü zihninin içinde bir irtica şablonu vardı, o şablona uygun konuştuğuna göre söyledikleri ‘doğru’ idi! Zihninin dışındaki saldırı olayı hakkında beklemeye, araştırmaya ihtiyaç bile yoktu! Tansel Hanım’ın önyargıları ‘akıl’ melekesini tepeleyip geçmişti.
Akıl neye yarar?
İşte asıl mesele budur: Hiç bir kesim öbüründen ‘akılcı’ değildir! Hepimizin çok duygusal olduğu konular vardır; o alanlarda ‘akıl’ duygularını kontrol edemez! Olgunluk, nezaket, soğukkanlılık, insaf, izan gibi kültürel değerler olabildikleri kadarıyla duygularımızı kontrol eder.
Liberaller, muhafazakarlar, sosyalistler daha akılcıdır denilemeyeceği gibi ‘laik kesim’ daha akılcıdır da denilemez. Hatta laik kesimin ‘mistik vecd’ halinde davrandığı hiç de az değildir.
Bizde laiklik “aklın ve bilimin yol göstericiliği” diye şiirsel bir tanımla ezberlendiği için daha akılcı olduklarını sananlar olabilir tabii.
Artık bu ezberleri bırakalım. Hepimiz bazı konularda akılcı, bazı konularda duygusal ve önyargılıyızdır. Hatta çok defa akıl için yollar çeşitlidir. Onun için liberal demokrasi ‘iyi’dir zaten.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.