Yeni dönemin kodları
MOSKOVA
Dünya sâkinleri, kıyametini yaşamadan, hakiki saadetin anahtarını keşfetmek için aynı tarafa doğru hızla yol alıyorlar. İsâbetli yönü bulup, doğru sapaktan dönenler, “Yolun hakkını veremiyoruz! Yozlaşıyoruz!” endişelerini yaşarken, henüz yön tayinini yapamayan ve yolunu bulamayan şaşkın topluluklar ise ‘cinnet’ ve ‘ahlâk anarşizmi’ içinde, sanal gündemlerin kirli çamuru içinde çırpınıyorlar.
Kimi suyun membaını bulmuş, ahmakça etrafındaki bulanık birikintilerle oyalanıyor, kimi susuzluktan kupkuru olmuş, divanece gördüğü seraplara hücum ediyor! Bugün için dünyanın hâli böyle işte!
Tüm bunlar olup biterken İslâm dünyasının neredeyse her köşesinden aynı ses yükseliyor: “Geminin ışığa baktığı gibi biz de Türkiye’ye bakıyoruz!”
Türkiye’de seçimler oldu ve bitti. Gerçek gündem maddeleri masadan hiç kalkmadı! Kısa bir süre, seçim harrangürrası içinde gerçek gündemi konuşamamak onları hiç mi hiç ortadan kaldırmadı!
Şimdi geriye yaslanıp ciddiyetle düşünmek ve yeni dönemin kodlarını îtina ile yazmak lazım.
Bunu derken, Suriye’deki zâlim rejimin katliâmını, Libya’daki mûsibet diktatörün canavarlığını, Mısır’daki bereketsiz idarenin ardından kaynayan siyaset kazanını, Tunus’ta Bin Ali’den sonra “Bin yıl devam edecek” kafasındakilerin fitnelerini kastetmiyorum sadece... Filistin’i, Patani’yi, Bosna Hersek’i, Bağdat’ı, Doğu Türkistan’ı da hatırlatmaya çalışmıyorum. Karanlık çetelerle mücadeleyi, yeni anayasanın çerçevesini, Kürt meselesinin arkaplanına da temas etme niyetim yok bugün.
Tüm bu maddelerin mihrak noktasına, özüne, esasına dikkatleri çekiyorum. Bütün bu illetlerin devâsına ve kilitli zindanların tılsımlı anahtarına işaret ediyorum. Tâ ki yeni dönemin kodlarını yazan kâtipler yollarını şaşırmasınlar. Ehil olmayan adamlara emâneti teslim edip aziz milletin istikbalini paçavraya çevirmesinler! Isırıcı maddî-manevî istibdatlarıyla, süflî ve dünyevî his ve arzularıyla memleketin ufkunu karartmasınlar!
“Artık sadede gel!” diyorsunuz, biliyorum; daha açık konuşalım öyleyse... Hâfızaları tazeleyelim, ezberleri bozalım, ülfetleri kıralım! Ön şartımız gayet açık: Önyargıları bırakalım bir kenara, sonra söyleşelim!
Şayet hakiki saadetin anahtarını arıyorsak...
Evlâdımızı yutan ateşi söndürüp, İbrahimler yetiştirmeyi arzuluyorsak...
Manevî bir diriliş ve direniş rûhunu yeniden uyandırmayı hedefliyorsak...
Mescid-i Aksa’da namaz kılmayı, Şam’dan Hadramut’a emniyetle seyahat etmeyi, Bağdat’ta Abdulkadir Geylânî’yi huzurla ziyaret etmeyi düşlüyorsak...
Kur’ânımız yeryüzünde cemaatsiz kalmasın; insanlık, aradığı, peşinden koştuğu tılsımlı anahtarı bulsun istiyorsak...
Evliya yetiştiren bir milletin çocukları eşkıya olmasın, sahâbe gibi ilden ile Allah’ın ismini yücelten mücahitler olsun diyorsak...
Geminin ışığa baktığı gibi Türkiye’ye bakan mahzun gönüllere neşe ve ümit serpmek, cesaret ve azim vermek istiyorsak...
İslâmiyet ve iman nûruyla tanışsa bizlerden çok hizmet edebilecek insanlara da Muhammedî Nûru ulaştırmayı gaye kabul ediyorsak...
İslâm âleminin birleşmesini, ittihadını, ittifakını hayal ediyorsak...
‘En büyük ihsan ve vazife’ olan ‘iman ve Kur’ân hizmetleri’ne her şeyimizle sarılma vakti şimdi.
Mü’minlerin başarısının en büyük alâmeti olan tesanüd (dayanışma) ve ittihat için nefsanî arzulardan, gururdan, enâniyetten vazgeçme vakti şimdi.
Küçük hesaplarla, şeytânî ve zulmânî gayelerle nûrânî ve Kur’ânî davâlara set çekenleri deşifre etme vakti şimdi.
Ekonomik, siyasi, sosyal istikrar hamlelerine, eğitim, hukuk, sağlık, bayındırlık gibi sahalardaki kalkınma hedeflerine ruh verecek manevî kalkınma planlarını yapmak ve fiiliyata geçirmek vakti şimdi.
Yeni dönemin kodları yazılırken ruh eksik bırakılırsa, maneviyat göz ardı edilirse o gün bizim için felâketin başladığı gün olur. Biz ruhumuzu, âlem-i İslâm ise ışığını o gün kaybeder!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.