Anayasayı delmek
Bir şeyi burgu ile delmek var, bir de kurgu ile...
Usta eller kamu düzeni dediğimiz huzuru kurgu ile deliyor da, Tanzimat’tan beri aydın geçinen cühela sınıfı suçu iktidara yüklüyor.
Bunlardan DP çok çekti, şimdi de AK parti çekiyor...
PKK yandaşlarının meclise taşınmalarının nedeni iktidarmış.
Al sana 27 Mayıs kafası kuyruklu bir yalan daha...
Nasıl oluyorsa!..
Dokuz yıllık iktidar ülkedeki 12 bin hakim ve savcıyı elindeki sihirli değnekle(!) havasına, suyuna uydurmuş.
Hayal desen değil, gerçek desen hiç değil.
Bir asra yakındır ülkenin kaderi ile oynayanlar piyasayı öyle götürüyor.
Demokrat Parti döneminde hükümet sokaktaki ateşi söndürmek için “Tahkikat Komisyonu” kurduğunda İsmet paşa gezip bağırmıştı: “Anayasayı tağyir, tahrif, ilga” ediyorlar...
Eden kendisi, sızlanan kendisi...
Şimdi de terör suçundan sabıkalıların mahkeme kararları ile meclise taşınma işini aynı çevreler iktidara yüklüyor.
Nasıl bir işse?
30 yıllık hakimin verdiği kararlardan dokuz yıllık iktidar sorumlu!
Manzara hukuk düzeni açısından garip.
Seçim öncesi, bazı mahkemeler sabıkalı milletvekili adaylarının memnu haklarını duruşma açmadan, temyize göndermeden karara bağladı, anayasal bir kurum olan ve de kararları itiraza tabi olmayan YSK onayladı.
Yollar açıldı, PKK meclise yürüdü....
Kararı veren hakim, onaylayan yine hakim...
Okuyucu haklı olarak soruyor, bu ülkede terör ve de yüzkızartıcı suçlardan sabıkalı olanlar gişe memuru yapılmazken milletvekili nasıl yapılıyor?
Bir başka soru, anayasal düzeni zorla yıkmaya çalışmak suçundan tutuklu olanlar cezaevinden millet meclisine nasıl taşınıyor?
İsterseniz anayasanın 76. Maddesini birlikte okuyalım, siz de 14 ile 83. Maddelerini açın okuyun ve görün. Anayasa madde 76:
“(Değişik : 27.12.2002 - 4777/1 md.) En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamış olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar; zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.”
Anayasa öyle dediği halde böyle oldu!
Görüştüğüm YSK yetkilisi diyor ki, “daha önce de uygulaması var, mükellefler mahkemelerden memnu hakların iadesini getirince bizde kararı verdik.”
O verdi o da verdi, kervan da yürüdü!
Anayasanın amir hükümleri karşısında ne mahkemeler “memnu hakların iadesine” karar verebilir, ne de YSK, ama ben yaptım oldu mantığı...
Şimdi ne olacak sorusuna gelince, ilk önce cumhuriyet savcıları harekete geçecek.
Memnu hakların iadesi ile “uyarlama” yapan mahkemelerin kararları yazılı emre taşınması gerekiyor. Bana göre sakat olan bu kararlar Yargıtay’dan geçmeli...
Değilse, bu da bir başka 376 skandalıdır.
Bu kadar da olmaz dedirten bir uygulama.
Bu ülkede önüne gelen ya dindarlar aleyhine kural ihdas ediyor, veya teröristler lehine kural deliyor... Diğer bir soru Cihaner’in durumudur.
Yargıtay 11. Ceza Dairesindeki dava “görevi kötüye kullanmak” suçu ile alakalı olduğundan dokunulmazlık devreye girince yargılama durur.
Ama Ergenekon davaları öyle değildir, oradaki suçlamalar anayasal düzenle alakalı olduğundan dokunulmazlık yargılamayı durdurmaz, aynı zamanda dokunulmazlık tutuklamanın kaldırılma nedeni de değildir...
Ne var ki bu bir ittihatçı imalatı cumhuriyet(!) trenidir; istenildimi yürür, istenildimi ara istasyonlarda durur. Kafanızı fazla yormayın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.