Evliliğin temeli
Üzerinde en çok konuşulan konulardan biri de evliliktir. Pek çok uzman bu konuda görüş belirtiyor, açıklama yapıp tesbitlerde bulunuyor.
Bu tesbitler arasında ‘uçuk’ olanlar olduğu gibi, makul, faydalı ve uygulanabilir olanlar da vardır. Fakat temelinde karşılıklı saygı, muhabbet ve sevginin olmadığı evliliklerin uzun ömürlü olması kolay değil. Tabiî saygı, muhabbet ve sevginin olabilmesi için de en başta ‘evlilik temeli’nin sağlam atılması gerekir. Doğrudan ifade etmek gerekirse, temelinde “İslâmın emir ve yasakları” varsa o evlilik yürür, yoksa büyük ölçüde sarsılma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bununla birlikte, böyle temeller üzerinde yükselen evliliklerde de (imtihan dünyasının gereği iniş-çıkışlar olduğu için) problemler olabilir ve vardır. Ama temelsiz evliliklere nisbetle daha az sıkıntı yaşandığı da bir gerçektir.
Maalesef, en az “cârî açık problemi” ya da “işsizlik” kadar Türkiye’yi idare edenleri tedirgin etmesi gereken bir gelişme ile karşı karşıya olduğumuz halde, endişe duyanlara rastlamıyoruz. Türkiye’de geçen yıl, evlenen çift sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 1,53 azalırken, boşanmalarda yüzde 3,86 artış gerçekleşmiş. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, kaba evlenme hızı da binde 7,98 olarak gerçekleşmiş. Aynı bilgilere göre, ortalama ilk evlenme yaşı erkekler için 26,5, kadınlar için 23,2 olarak belirlenmiş.
2010 yılında boşanan çiftlerin sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 3,86 artarak 118 bin 568’e yükselmiş. Boşanmaların en yüksek olduğu bölge, binde 2,33 ile Ege Bölgesi olarak belirlenmiş. Dikkat çeken başka bir bilgi de, boşanmaların yaklaşık yüzde 40’ının, evliliğin ilk beş yılı içinde gerçekleşmiş olması. (AA, 17 Haziran 2011)
Şimdi, böyle bir tablo karşısında ‘her şey yolunda’ tavrı sergilenebilir mi? Az da olsa nüfusun arttığı bir ülkede evliliklerin azalması, geleceğimiz için tehlike işareti değil mi? Uzmanların bir an önce kafa kafaya verip, bu gidişe çare araması, bulması ve sunması gerekmez mi? Daha doğrusu, var olan çareleri insanlara hatırlatması icap etmez mi?
Evliliğin temeliyle ilgili olarak meşhur uzmanların değil, ama gün görmüş bir ‘anne’nin, bir ‘köylü ev kadını’nın tesbitini aktarmak istiyorum. Meşhur olmayan ‘anne’ şöyle demiş evlilik hayatıyla ilgili olarak: “Eşimden Allah razı olsun. Bir kez olsun ‘kahveden gelsin’ diye beklemedim. Bir gün olsun evde boş oturmadı. Namazında, çalışmasında bir insandır. Hiçbir zaman ‘Bu adamdan bana bir keder gelir’ diye endişem olmamıştır. Ama gelgelelim ben de bugüne kadar bir kez olsun onun sözünden dışarı çıkmamışımdır. Halen daha bir yere gidecek olsam mutlaka sorarım. O da bana sorar. Evliliğin temeli bu ‘sormak’tır işte. Aileyi bağlayan bu ‘sormak’tır. Bir kadın istediği her şeyi kocasına yaptırabilir. Ama kadın kısmı da kocasına saygıyı eksik etmeyecek. 17 sene hiç çarşı yüzü görmedim (köyde yaşadım) ben. Kocam çalışırken, evi için uğraşırken ben çarşı pazar gezsem olur muydu? Her şey beraber olacak. Zorluk da, rahatlık da... Hâlâ bile uğraşırım. Bahçelerim var. Hastayım, ama hâlâ çalışmadan duramam. Tembel insanı da sevmem.” (www.senozderesi.com’da yer alan bir röportajdan alıntı.)
Sadece okuma yazma bilen ama gün görmüş bu annenin bu tesbitini bir arkadaşıma, muziplik olsun diye “Prof. Dr. Emine Hanım’dan evlilik tesbitleri” diyerek gönderdim. Arkadaşım hemen cevap yazdı: “Soyadını yazmayı unutmuşsun. Hangi profesör bu? Bu sözlerini nerede söylemiş?”
Evet, evliliğin temelinde ‘sormak’ yatıyor. Sevgi, saygı ve muhabbet taşıyan her işinde eşine, hayat arkadaşına sormaz mı? Sorulmadan yapılan işlerin sonu fena olmaz mı?
Yıkılmaya çalışılan aile ve evlilikleri el birliğiyle muhafazaya çalışalım. İlk adım olarak da her türlü mecrada devam eden müstehcenliğe engel olalım, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.