Ne yeminler ettik, boştular!
Seçim sonuçları belli oldu, vekiller mazbatalarını almaya başladılar. İşlemler tamamlanınca Meclis açılacak...
Meclis’in açılışta tabiî bir başkanı olacak. Bu tabiî, doğal (veya natürel) başkan Meclis’in en kıdemlilerinden ve de en yaşlısı. Onu ekseriya darbe meclislerinde görmeye alışmışızdır ama, bu sefer gerçekten seçilerek geldi.
Matbuat camiasının duayenlerinden, Oktay Ekşi’den söz ediyoruz elbette!
Oktay bey üstadımız, eğer gazeteci olsa idi, yemin konusunda kimbilir neler döktürürdü.
Darbecilerin vekillerin rejime, ilke ve inkılaplara ve bilhassa kendilerine sadakatini sağlamak için uydurdukları ilkmektepte bile türkçeden sıfır çekmeye mahkum olan bu metin için kimbilir neler yazardı...
Şimdi mevkii yazarlık değil, Meclis reisi koltuğuna oturmak ve yemin trafiğini idare etmek.
Onun şimdiki işi milletvekilllerine yemin içirmek!
Milletvekilleri seçildikten sonra her bir şeyi içebilirler veya içmeyebilirler! Kendi bilecekleri şey!
Viski, rakı, çay, kahve, limonata vs. ama, mutlaka yemin içmek zorundalar. Çünkü yemin içmeyenin milletvekilliği kesinleşmez!
Merve Kavakçı seçildiğinde, Meclis’te yaşanan yemin krizini hatırlayalım!
O zaman yemin içirmemek için seferber olanların safındaydı Oktay Bey. Şimdi ise yemin içirmek için elinden geleni yapacak.
Bazı vekiller yemin içmeyecekmiş!
Bize göre de bu yemin içilir gibi değil, hatta yenilir yutulur değil.
Laf salatalarının en bayağısı ve bayatı!
Ama zarureten içeceksin! Mübarek Anayasa olsa, şimdiye değiştirilirdi! Anyasa’nın ne kadar maddesini değiştirdik, bu sakil yemini değiştiremedik bir türlü. Çünkü dört yılda, beş yılda bir aklımıza geliyor!
Birçok vekil, zarureten bu yemini kürsüden okuyacak. Böylece sureta yemin etmiş olacak...
Olacak da ne olacak yani?
Biz ne yeminler gördük. İşte Büyük Millet Meclisi’nde ilk içilen yemin metni:
“Makam-ı Hilafet ve Saltanatın, vatan ve milletin istiklâl ve istihlasından başka bir gaye takip etmeyeceğim, vallahi” (Yani, Vallahi, Hilafet ve Saltanat makamları ile vatan ve milletin kurtuluşu ve bağımsızlığından başka gaye takip etmeyeceğim. )
Bu metni “vallahi” diyerek kimler içmedi ki?
Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere...
Sonra ne oldu saltanat? Ne oldu hilafet?
Yemini içeriz, bildiğimizi yaparız!
Şimdi de öyle olacak!
Yemine bu seferki itiraz, yemin metnindeki Atatürk’e bağlılıkla ilgili kısım. Bazı aşırı Kürtçü vekiller bu yüzden yemin etmeyeceklermiş!
Buna ihtimal vermiyorum ama, bu yemine itiraz edenlerin, kendi yemin metinleri ile açık çelişki olduğu için yemin etmek istemedikleri kesin. Onlar ancak Atatürk’e değil tabiri caizse, “Atakürt”e yeminle kendilerini bağlı hissediyor olabilirler!
Türkiye bir totalitarizmden başka bir totalitarizme süreklenmek istenirken bu vekil adaylarının yemin meselesi doğru okunmalı.
“Senin yeminini içmem, kendi yeminimi içerim” dayatması, elbette kabul edilemez. Fakat, yemini usulen içtikten sonra, Meclis’in ilk işlerinden biri bu sakil yemin metnini değiştirmek olmalı.
İnsanların kendilerini bağlı hissedecekleri bir metin ve kendi inanışlarına göre edilecek bir yemin...
Bakalım bu olabilecek mi?
Olmazsa, gelecek seçimden sonra daha büyük yemin krizlerine hazır olmak gerekecek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.