Kastamonu’nun İğdir adlı nâhiyesinde çayımı yudumlarken, etrafımdakilerin “Hoşgeldin gastacı” ile başlayan ve soru yağmuruyla devam eden ilgilerine mazhar oldum.
Biri “Ne ‘diya’ (diyor yani) bu adam” dedi.
“Ztokolm zendromu dedüğü de ne?...”
¥
Anlattık: Stockholm adlı şehirde bir soyguncu bankayı basıp üç memureyi esir almış.
Esirler de bu soyguncuya aşık olmuş!..
Dedik ki; “Siz de sürekli olarak sizi ‘soyan’ AK Parti’ye ve Tayyip Erdoğan’a aşık olmuşsunuz Kemal Efendi’ye göre!..”
Etrafımdakilerin en yaşlı olanı... Kemal Efendi’nin maksadını anlayınca... Dedi ki: “Has....in ordan!”
¥
Bir başka İğdirlinin tepkisi de Kemal Bey’in mahrem bölgelerini hedef alır mahiyetteydi.
“Bak evlat” dedi, mektep medrese gördüğünü belli eden bir “ağabey”: “Ben burada, Gökçesu Köyü’nde oturuyordum. Eski adıyla Moğsu... 1940-1945’leri hatırlarım. Kemal Efendi’nin partisinin bizleri perişan ettiği günleri yaşı yetenlerden hiçbiri unutmadı.”
“Ne yaşadınız ağabey?..”
“Kur’an’dan bir ‘Sûre’ okudu diye hocamızı ellerini arkadan bağlayıp götürdüler!.. Bir kez daha okudu, yine götürdüler. Kur’an okumak suçtu!.. Ezan okumak suçtu!..”
“Tamam da” dedim;
“O günlerden bu yana çok zaman geçti. O günkü CHP’nin faturasını Kemal Efendi mi ödesin?..”
“Öyle değil evlat” dedi: “Bunlar değişmez!.. Değişmediği şuradan belli ki; tam da seçim öncesinde ‘Kur’an okuyan polis olamaz’ diye mahkemeye gitti!..”
İtiraz ettim: “Kur’an okuyan değil de... İmam Hatip okuyan!..”
“Fark ne; İmam Hatip’te Kur’an okunmuyor mu?!..”
Bir başkası atıldı: “ ‘Cuma namazını kazaya bırak’ diyo herifin biri.”
Kışkırttım: “ ‘Her nefis ölümü tadacaktır’ ayetinden de rahatsızlık duyuyorlar!..”
Bizimkisi bir nevi kamuoyu araştırması...
Sorduk: “AK Parti’ye mi oy verdiniz hepiniz?!”..
Gökçesu Köyü’nün 26 oyu varmış, 21’i AK Parti’ye gitmiş. “Niçin böyle oldu?” dedik...
Şunlar söylendi: “MHP’ye veren olurdu ama başındakinde ‘kâr’ yok!.. C-Ha-Pe’den vatandaş korkuyor. Ne zaman geldilerse kelepçe, kuyruk, zam, zulüm. Numan (Kurtulmuş) buralı (Kastamonulu), iyi adam. Tayyip’ten aşağı kalmaz ama onun da adamı yok. Hoca’yı bırakmayaydı, iyi oy alırdı. Hata etti!.. İş aş Haydar Baş!.. (Toplu gülme anı!) Tayyip Erdoğan’a vermeyip de kime vereceksin!..”
¥
Peki... “Erdoğan, doğru dürüst rakibi olmadığı için mi kazanıyor?..”
“Öyle de değil... Biz Menderes’ten sonra, Tayyip gelene kadar gün görmedik ki... Okula ayakkabısız giderdik, öyle çıplak ayak. Sonra Menderes Rahmetli baktı bize. O asıldı, yine sefil olduk.
Demirel gitti, Ecevit geldi, biz yine berbat!..
Özal zengine çalıştı. Rahmetli Erbakan’ı asker rahat koymadı. Bir Tayyip var elimizde.”
Peki... “Durumunuz iyi mi? Köylü perişan, mazot pahalı, gübre pahalı, eken biçen yok... Bunlar doğru değil mi?..”
“Birazı doğru birazı değil. Şimdi, başka şeyler var. Eskiden doktor hastane işleri büyük dertti. Şimdi sabah git devlet hastanesine, tedavini ol, öğlen gel. Bey gibi gidiyorsun, doktor yüzüne bakıyor. Eskiden, git, bir ton azar işit, tedavini olamadan, ilacını alamadan geri dön. Doktor korkusundan hastaneye gitmeyip ölenler olurdu!..”
“En önemli sebebi bu mu AK Parti’ye oy vermenizin?..”
“İnsan hele yaşlandım mı doktora yakın yer arıyor. Doktor mühim. Çocuk parası var, eğitim parası var, eskisi gibi çaya, şekere “her hafta zam” da yok. Buzdolabını geçen sene kaça alıyorsan bu sene de o!.. Çocuklara kitap da bedava.”
Bir başkası dedi ki: “Bankadan emekli kredisi çektim, sekiz milyar (Sekiz bin lira). Her ay 700 alıyordum, 400 kesiyorlar, üç yüz kalıyor. Parayı oğlana verdim, onun da 10 kağıdı varmış, arabayı da sattı. Ev aldı... Daha önce ev sahibi olmak falan. Nerdeee...”
¥
AK Parti’ye oy vermenin sebepleri sıralanırken...
“CHP’nin MHP’nin hapisteki adamları Meclis’e gelebilecekler mi?” sorusu geldi birinden.
Dedim ki; “Mahkeme tahliye talebini reddetti. Şimdilik yok öyle bir şey!..”
Biri kızgın:
“Şu adamlara bak; sen ihtilal hazırlığı yaparken yakalan... Sonra da vekil ol, kurtul!..”
Ben:
“BDP’lilerden birinin vekilliği de düşürüldü.”
Onlardan biri:
“Tayyip diyor ya; ha CHP, ha MHP, ha BDP!..”