Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Anayasacı ideoloji eleştirisi ve Bahaeddin Özkişi

Anayasacı ideoloji eleştirisi ve Bahaeddin Özkişi

“Anayasa ile hikâyeci Bahaeddin Özkişi’nin ne alâkası var?” demeyin hemen... Sabredin!...

Anlatacağız!...

Geçen hafta Gazete Boyut’taki yazımda “anayasacı ideoloji”yi eleştirdiğimde, bazı dostlarım “Bu nerden çıktı?...” tavrı takındılar.
Nesebi malûm ama gene de modernitenin “gayr-ı sahih” çocuğu olan “anayasacı ideoloji” eleştirisi bende yeni bir şey değildi. Ve bana ait de değildi... Rahmetli Bahaeddin Özkişi’ye aitti... Özkişi’nin eleştirisi bana uygun gelmişti ki 36 yıldır bu eleştiriyi savundum hep.
Özkişi, 1975 yılında yayınlanan Göç Zamanı adlı hikâye kitabındaki “Passionya Buluntuları” hikâyesinde dillendirir anayasacı ideoloji eleştirisini. Şöyle der: “Küstah Gorlar güzel değil demişti sizin için. O zamanlar güzele güzel denirdi. Çirkine güzel demenin ne ağır suç olduğu Anayasanın ‘İnsan ve ülke güzel var olduğunca vardır’ maddesinde sarih olarak belirtilmişti.”
Merhum Özkişi bu cümlelerinde, anayasacı ideoloji ile ince ince alay etmektedir. Önce “Yeni Okul” adlı hikâyesinde modernite ile olan olumsuz ilişkisini ve modernite eleştirisini bir çocuk gözüyle anlatan Özkişi, sonra “Passionya Buluntuları”nda anayasacı ideoloji ile matrağını geçer.
Passionya, muhayyel bir ülkedir. Orada eşitlik, bağımsızlık gibi fanteziler vardır; dürüstlük ve şeref dramları oynanır. “Avrupa din kültürüne ulaşıp (Hâşâ) Allah’ın kayınvalide, karı ve evlat ve akrabalarını bulabilmeleri için daha yüzyıllar geçmesi lazımdır. Geri ve mütevazı insanlar olduklarından bir tek Tanrı ile yetinirler.”
Passionya halkının “eğitilmemiş kafaları, toprağın, mahsulün ve terin ticaret metaı olduğunu, kişi ve toplumlar arası huzursuzluğun bunlarla satın alınacağını idrak edememişti henüz... Bilselerdi, bu çok sarsıcı zevkten kendilerini mahrum etmezlerdi...”
İşte böyle bir halkın bir anayasası vardır ve o anayasada esas merkez “güzellik”tir. Devlet işleri, kurumlar, kurumların oluşumu, işleyişi değil; sadece “güzellik”tir ve bu güzellik konusunda kimse çıt çıkaramaz... Çıt çıkaran olursa, onunla savaşılır...
Bunca yıldır ne kitaplar, ne makaleler okudum, anayasacı ideolojiyi bunun kadar zekice ve ironik bir şekilde eleştiren başka bir metin görmedim.
Normal olarak, bütün anayasalar, kallavi kallavi laflarla doludur. Bazılarındaki cümleler lastik gibidir... Nereye çekersen o tarafa uzar. (Bizdeki 367 meselesinde olduğu gibi.) Özkişi’ye göre anayasacı ideoloji, okkalı laflarla, pratik ve doğal hayattan uzaklaşmakta ve böylece insanın kendine ve topluma yabancılaşmasına yol açmaktadır. Çünkü bu ideolojiye göre, anayasalarla insanlık yeniden kurgulanmalıdır. Özkişi, işte tam da bu zihniyet ile dalgasını geçer. “Ne gerek var anayasaları koca koca laflarla doldurmaya; doldurup toplumu ve insanı cendereye sokmaya!... Asıl olan ‘güzellik’ gibi doğal olandır; güzellikle ilgili şeyler yazın... Ama siz güzellikten anlamaz, karmakarışık cümlelerinizle, hayatı içinden çıkılmaz bir süreç hâline döndürürsünüz.” (367’nin içinden çıkabildiniz mi?) demek istiyor.
Alışılmış anayasacı ideoloji zihniyeti ile “güzellik” merkezli” Passionya anayasasını yan yana getirdiğinizde, anakronik (tarih dışı) bir çelişki doğar ve bu çelişki de ironiye yol açar. Bu açıdan baktığımızda, bugünkü anayasacı ideolojiye de yüzyıllar sonra çok gülünecek gibi geliyor bana.

Neymiş?...

Yok giriş kısmıymış... Yok ilk üç maddeymiş... Yok etnik adlandırmaymış... Teferruat bunlar... İnsanlık bu teferruattan kurtulmaya çalışırken, bizim Kürtler kendilerini bu teferruatta boğmaya çalışıyorlar... 90 yıldır bizim boğulduğumuz gibi...
Bırakıcaksın kardeşim teferruattı!... Yazıcaksın tek maddelik bir anayasa: “İnsan ve ülke güzel var olduğunca vardır!...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi