İlk kez ağzıma ne geliyorsa yazdım!

İlk kez ağzıma ne geliyorsa yazdım!

Olacağı buydu; çünkü başka türlüsü olmazdı, olamazdı, haydi Kemal Tahir üslubuyla yazalım, başka türlüsü “olabilemezdi”..

Kemal Tahir jargonuyla devam edelim: Allah aşkına, “bu işler nasıl bir işlerdir?”

Gazeteleri açıyorum, ekrana bakıyorum, internet sitelerini tarıyorum, herkes bir şeyler konuşuyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan diyelim ki ağzıyla kuş tutuyor; AK Parti'nin elini kolunu bağlayanlar çıkıp “Neden elini kullanmadın da ağzını kullanıyorsun?” diyor..

Ya da Başbakan Erdoğan diyelim ki “kuştan” bahsediyor; bu kez birileri çıkıp “Başbakan ağzına geleni konuşuyor..” diyor, demekle kalmıyor ağza alınmayacak laflar da ediyor..

Aynı birileri bu sefer, ağzıyla tuttuğu kuşu ağzından bırakmayan Başbakan'a “Ağzından yel alsın..” diyerek güya Başbakan'a jest yapıyor.

Evet, ağızla girdik ağızla devam edelim; çünkü bugün ağzıma geleni söylemek ve birilerine ağzının payını vermek istiyorum, suç teşkil etmemesi için de deyimlerden medet umuyorum!

Ankara gerçekten bir tuhaf oldu; o kadar ki kiminin ağzını bıçak açmıyor.. kimi ağız arıyor.. bir koltuk kapmak uğruna kiminin ağzı sulanıyor.. kimi çömezlerin ağzı süt kokmasına rağmen ağzı açık ayran delisi gibi ağzı bir karış havada dolaşıyor.. kimi gazete yöneticilerinin ağzı kulaklarına varıyor.. kiminin asker karşısında ağzından bal damlıyor.. kimi şahsi ikbali için ağız değiştirmeyi değişiklik zannediyor.. kimisi ağızdan girip burundan çıkıyor.. kimi ise yüksek mahkeme üyelerinin ağzının içine bakıyor..

Ve ilginçtir; tüm bu kişiler sanki ağız birliği etmişçesine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'na “Ağzına sağlık” demekten utanmıyor!

çünkü Ankara, “Ankara ağzı” eşliğinde “bıdı bıdı çekirge” türküsünü höykürenlerden geçilmiyor.

Dün haber başlıklarına bir göz attım; ortalıkta göz gözü görmüyordu..

çünkü “Haşim Kılıç ne demek istedi?”; “Reuters'e konuşan o geveze bakan kim?”; “Osman Paksüt ile oturan üç gazeteci kimdi?”; “Dolmabahçe'de ne konuşuldu?” gibi sorular havada uçuşuyordu.

Şimdi burada ara verelim, yine deyimlerle devam edelim:

Evet ortalık kafa göz yarmaktan başka bir işe yaramayan iddianameyi görmezden gelenlerden geçilmiyor.. kimileri Aydın Doğan'ın gözüne girmek için neredeyse ölümü bile göze alıyor.. kimileri CHP-Kanaltürk arasındaki ticari münasebete münasebetsizce göz yumuyor.. halktan oy alamayan kimileri 11 hakimin oyuyla cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık koltuğuna göz dikiyor.. bütün gözler üstünde olan kimi yüksek yargıçlar “Beni gözüne kestirdiler” diyerek paranoyaya kapılıyor.. kimileri AK Parti'nin kapatılması için dört gözle bekliyor.. kiminin gözünü kan bürüyor..

Eh pek tabii ki kimileri de demokrat isimleri gözden düşürmek için yüksek komutanlar ve yüksek yargıçlara “Gözünün yağını yiyeyim..” demek suretiyle yağ kuyruğuna girip kuyruk yağı siparişi veriyor!

Şimdi gelelim meselenin asli kısmına..

Ağızdan çıkanı kulağı duymayan ey büyüklerim..

Niçin orta yerde cumhuriyet tarihinin, evet cumhuriyet tarihinin en büyük “darbesi” olarak mıh gibi çakılı duran yargı darbesini görmüyorsunuz?

Haftalardır konuştuğumuz bir davayı açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın memleketi ne hale getirdiğini görmüyor musunuz?

Bu davanın Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ı tasfiye projesi olduğunu görmeyeceksiniz; sonra da kalkıp “Osman Paksüt dinleniyor mu, Haşim Kılıç ne demek istedi, o geveze bakan kim, Köksal Toptan'ın amacı ne?” gibi sorularla gündemi analiz edeceksiniz.

Osman Paksüt “dinlense” ne olur dinlenmese ne olur?

Bu memlekette iki kişiden birinin oyunu alan bir liderin ömür boyu siyaseten “dinlenmesinin” talep edilmesi daha mı az vahimdir?

Ya da Haşim Kılıç “Endişe etmeyin, verilecek karar hukuka uygun olacaktır” dese ne olur demese ne olur?

Milletin zekasına hakaret eden şu mahut 367 kararı gibi bir karara imza atan üyeler, biri hariç değişti de ben mi fark edemedim?

Yoksa bu karara imza atan üyeler Cumhuriyet mah. Ergenekon cad. No: 367 D: 9 çankaya/Ankara adresinde bulunan Hürriyet Apartmanı yönetim kurulu üyeleri idiler de ben mi yanlış okudum?!

Ya da anılan 367 kararı Abdullah Gül'ün çankaya'ya çıkmasının engellenmesi için değil de apartman aidatını ödemeyen Fitnat Neoaidat isimli mukim hakkında açılan dava için miydi?

Diyelim ki 367 kararı, aidat borcu içindi.. Peki, adam aidatını ödemedi diye apartmanı niye yıkıyorsunuz?!

Kaldı ki orada oturanın size değil millete borcu vardı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi