Yunanistan’ın yaşadığı gerçek kriz
Bir zamanlar Yunanistan’da iktidar partisi PASOK’un yıldız üyesi ve Başbakan Yorgo Papandreu’nun çok yakınında bulunan bir siyasetçi olan Anna Karamanou, ülkesinin iflâsa sürüklenmesine çarpıcı yorumlar getirmiş.
“Yunanistan ne oldu da bu duruma geldi?” sorusuna, “Şu anda Yunanistan’da liderlik eksikliği var. Siyasî sorun ekonomik sorundan daha da kötü” diyen Anna Karamanou’nun Yunanistan ile ilgili açıklamaları hem bilgilendirici hem de ibret verici. Bu tesbitlerin bir kısmını özetleyelim:
2004’e kadar ülkemin siyasî ve ekonomik durumu ciddî biçimde denetim altındaydı. Derken merkez sağdaki Nea Demokratia partisi iktidara geldi. Beş yıl içinde de Yunanistan’ın borçlarını iki misline çıkarma becerisini gösterdi. 2004’te 150 milyar Avro olan borçlar 2009’da 300 milyar Avro’nun üzerine çıkmıştı. Akıl almaz, astronomik bir artış.
Tartışmamız gereken Yunan siyasetinde yandaş ve akraba kayırmanın mı, yoksa doğru ve düzgün yöneticiliğin mi öne çıktığıdır. Ülkede iki büyük siyasî aile var. Bunlar Papandreu ve Karamanlis aileleridir.
Siyasetin içine giren herkes kendi siyasî ömrünü uzatmak için elinden geleni yapar. Bugün bütün başarısızlıklara rağmen Papandreu’yu insanlar hâlâ seviyor. Yunan halkı büyük siyasî ailelere adeta tapar.
(Yunanistan’da) Durum ümitsiz. Borçları yeni borçlarla kapatmaya çalışıyoruz. Tam bir kısırdöngü. Bu durumdan çıkıp çıkamayacağımızdan hiç emin değilim. Şu anda iflâs etmiş durumdayız.
Ülke çok yanlış yönetildi. 19. yüzyıla kadar gitmek istiyorum. 19. yüzyılda Yunanistan bir ulus devlet olarak bağımsızlığını ilân etmişti (Osmanlı İmparatorluğu’ndan). Her zaman halkla devlet arasında karşılıklı bir güvensizlik vardı. Bu da ülkede yolsuzlukların oluşmasına yol açtı. İnsanlar vergilerini ödememek için her türlü yola başvurdu.
Benzer bir durum Türkiye’de de söz konusu değil mi zaten?
Yunanistan’da namuslu, dürüst olmak prim yapmıyor. Dürüst, namusluysanız size aptal gözüyle bakarlar. Her şeyin üzerinde ülkemde değerler sisteminde bir kriz var. Yunanistan’ın yaşadığı gerçek kriz budur. Yunanistan’da bürokrasi gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış durumda. Rüşvet almış başını gitmiş. Bu koşullar altında ülkenin gelişmesini bekleyebilir misiniz?
PADİŞAH FERMANINA ATIF YAPAN KİLİSE!
(Yunanistan’da) En zengin kurum kilisedir. Onun da elinde çok geniş araziler, mülkler var. Kilisenin hedefi hep iktidar ve para elde etmektir. Kilise o kadar zengin olduğu halde papazlar, rahipler, piskoposlar devletten aylık maaş alırlar. (Yunan kilisesi nasıl bu kadar zengin olabiliyor?) Çünkü Osmanlılar onlara arazi vermişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde kilise ve papazlar padişahla bu bölge halkı arasında koordinasyonu sağlardı. Bugün bile kilise, padişah fermanlarına atıf yapar. Papazlar padişaha çok saygılıydı. Osmanlı döneminde padişah, papazları bölgenin vergilerini toplamakla görevlendirmişti. Dolayısıyla Osmanlı döneminde kilise son derece ayrıcalıklı konumdaydı. Yunanistan’ın bağımsızlığını ilân etmesinden sonra kilise bu mallarını korudu.
Aynaroz Manastırı hâlâ ortaçağda yaşamaktadır. Manastırın keşişlerine göre kadının hiçbir hakkı yoktur. O sebeple de oraya sadece erkekler girebilmektedir. Bizim politikacılar kilisenin hiçbir uygulamasına karşı çıkmazlar. Çünkü kilise çok güçlüdür. Kiliseyi eleştirenler ve kilisenin çıkarları aleyhinde faaliyet gösterenler siyasî hayattan silinirler. Benim siyaset dışı bırakılmamın nedeni de budur sanırım. Keşişlerden biri Meryem Ana’nın olduğunu söylediği bir kemeri insanlara teşhir ederek milyonlar kazandı. Dini kullanarak zengin oldular. Bu beni çok kızdırıyor. (Konuşan: Leyla Tavşanoğlu, Cumhuriyet, 26 Haziran 2011)
Komşumuz Yunanistan’ın durumunu can yakıcı tesbitlerle ortaya koyan Anna Karamanou, Türkiye ile ilgili olarak da şunları söylemiş: “Bir de bugün Türk ekonomisine bakıyorum. İnsanlar banka kredileriyle hayatlarını sürdürüyorlar. Kredi kartı borçları almış başını gitmiş. Yunanistan’da da durum aynıydı. Dilerim Türkiye Yunanistan’ın akıbetine uğramasın.”
Yunanistan’daki kilise papazlarının, padişah fermanlarına atıf yapması çarpıcı değil mi? Neticeten, kredi kartlarıyla cebimize giren iflâs tehlikesine karşı uyanık olalım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.